Kurtulmuş, Diyarbakır’daki etkinlikte de ana dili konusuna değinerek, “Hiç kimsenin ana dilini bahane ederek siyasal ayrışma içine girmesi kabul edilemez. Herkesin ana dili, ana sütü kadar helaldir” ifadelerini kullandı.
PKK yönetimi ise 12. Kongre kararları doğrultusunda ve Abdullah Öcalan’ın onayıyla Türkiye’deki tüm güçlerini Medya Savunma Alanları’na geri çekmeye başladığını duyurdu. Açıklamada, demokratik siyasete katılım için gerekli hukuki ve siyasi düzenlemelerin gecikmeden hayata geçirilmesi talep edildi.
Kurtulmuş, sürecin sonunda mutlaka kazanacaklarını ve başaracaklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Dünyada çatışma çözümleri bakımından en zor şey, devletlerle terör örgütleri arasındaki terörü bitirme süreçlerinin yönetimidir. Birçok ülkede bu işin nasıl sonlandığını biliyoruz. Geldiğimiz nokta nedir? Terör örgütü lideri, bildiğiniz gibi 'Örgütü dağıtıyoruz, artık örgüt silahlarını bırakıyor' diye açıklama yapmıştı. Ondan sonra devletin kurumları bu süreci ciddi bir şekilde takip ediyor. Dün bir açıklama daha yapıldı. Artık örgütün Türkiye'den tamamen çekildiği, Türkiye'deki faaliyetlerin tamamen sona erdiğini ifade eden bir açıklama geldi. Bunun önemli bir adım olduğunu görüyoruz ancak Türkiye'nin güvenlik ve istihbarat birimleri, hakikaten örgütün silah bıraktığını ve kendisini fesih sürecini sürdürdüğünü ya da sonlandırdığını tespit ve tescil ettikten sonra Terörsüz Türkiye ile ilgili birtakım yasal düzenlemeler dönemine geçilecektir."
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bazı üyeleriyle Dicle Üniversitesi 2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Akademik Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, "Ayrışmanın değil çok çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün büyük gölgesinin yansımasıdır. Ana dili, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiçbir kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için bir şekilde sorgulanamaz" diyen Kurtulmuş, bu sözlerini de yineledi.
Ana dili açıklaması
Türkiye’de ret, inkar ve asimilasyon döneminin geride kaldığını belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Türkiye'de önemli bir toplumsal kesimi oluşturan Kürt kardeşlerimizin kimlikleri üzerindeki baskılar artık asla mevzu bahis olamaz. Herkes kendi kültürünü geliştirmek, kendi kimliğini olduğu gibi kabul etmek durumundadır. Bizler de farklı kimlikleri kabul etmek durumundayız ama şunun da altını çizmek isterim ki farklı kimlikleri kabul etmek, farklı kimlikler üzerinden toplumu ayrıştırmak, bölüştürmek, ötekileştirmek değildir.
Geçen hafta Diyarbakır’daki üniversitede konuşmamı bitirirken Kürtçe bir beyitle bitirdim. ‘Bir olalım, beraber olalım, el ele, gönül gönüle, barış olsun, kardeşlik olsun’ manasına gelen sözlerdi. Bunu Meclis Başkanı olarak söylemenin önemli bir kapıyı açtığını düşünüyorum ama hiç kimsenin ana dilini bahane ederek siyasal bir ayrışma içerisinde olması asla kabul edilemez. Herkesin ana dili ana sütü kadar helaldir. Benim annem Türk. Öyle olduğu için Türkçe biliyorum. Bir başkasının annesi başka etnik bir kökendense o da annesinin diliyle dilediği gibi konuşsun. Çünkü bu bizim kültürümüzün, inancımızın bir gereğidir."




