Selim Ercan

Türkiye'nin tarım ve gıda ekonomisi, son yıllarda "suçlu kahramanlar" anlatısına sıkışmış durumda. Çiftçi, tüccar, market, aracı, ithalatçı ve ihracatçı dönemsel olarak "günah keçisi" ilan edilirken, bu yaklaşım hem takip edilebilirliği azaltıyor hem de fiyat artışlarını gölgeleyen psikolojik bir yanılgı yaratıyor. Uzmanlara göre tüketicinin "çözümsüzlük psikolojisine" sürüklenmesi, panik davranışını tetikleyerek gıda enflasyonunu daha da görünmez hâle getiriyor.

Panik duygusu fiyatları yukarı çekiyor

Ekonomistler, mevcut durumu "endişe enflasyonu" olarak tanımlıyor. Davranışsal ekonomi uzmanı Daniel Kahneman'ın analizlerine göre belirsizlik, risk algısını büyütüyor; artan risk algısı da fiyatların yukarı yönlü baskılanmasına yol açıyor. Harvard Üniversitesi'nin iki bin yirmi üç araştırmasına göre ekonomik aktörlerin belirsizlik hissetmesi, geleceğe dönük öngörü kaybı nedeniyle maliyet hesaplarına ilave risk primi eklemesine neden oluyor.

Bu durum gıda değer zincirinin tüm halkalarında etkili oluyor. Panik alışları fiyatları şişiriyor, depolama davranışı değişiyor, aracıların risk primi artırması maliyetleri yukarı taşıyor, çiftçiler üretim kararlarını kısa vadeye sıkıştırıyor. Tüketici ise kendisini sistem dışına itilmiş hissederek öfkesini yanlış adrese yöneltiyor.

Tarla-market arasındaki maliyet sandıktan farklı

Türkiye'de en yaygın yanılgılardan biri, tarladan markete uzanan değer zincirindeki maliyet kalemlerinin "gereksiz" olduğu algısı. Oysa iki bin yirmi dört sonrası dünya genelinde ürünün ham madde değerinin toplam maliyet içindeki payı yüzde on ile yirmi arasına kadar gerilemiş durumda.

Uzmanlar, gıda fiyatlarının yapısal olarak anlaşılabilmesi için zincirin her aşamasının şeffaflaşması gerektiğini vurguluyor.

Aylık gıda maliyet raporu zorunlu olmalı

Ekonomistler, TÜFE ve ÜFE gibi düzenli açıklanan verilerin yanında Türkiye'nin aylık "Gıda Değer Zinciri Şeffaflık Raporu" yayımlamasını zorunlu bir ihtiyaç olarak değerlendiriyor.

Bu raporda gübre, mazot, enerji, sulama, lojistik, depolama, paketleme ve perakende payı gibi tüm maliyet kalemlerinin ayrıntılı şekilde açıklanması öneriliyor. Böylece:

Zincirin hangi halkasında aşırı kâr elde edildiği,

Yapısal düzenleme gerektiren alanlar,

Fiyatın hangi aşamada şiştiği,

Tüketici öfkesinin nereye yönelmesi gerektiği,

Politika müdahalesinin en etkili noktası

bilimsel olarak ortaya konabilecek. Uzmanlara göre "şeffaflık, suçlu yaratma kültürünü bitirir; çözüm üretme kültürünü başlatır."

"Birinci açlık savaşı başladı" uyarısı

Tarım ekonomisindeki kırılganlıkların yalnızca yokluk dönemlerinde değil, bolluk dönemlerinde de ortaya çıktığı belirtiliyor. Üretim arttığında fiyatlar düşüyor, çiftçi sektörden kopuyor; birkaç yıl sonra ise kıtlık riski doğuyor. Ekonomistler bu döngünün kırılması gerektiğini vurguluyor.

Çiftçi Acil Durum Fonu önerisi

Bu kırılgan yapının aşılması için "Çiftçi Acil Durum Fonu" kurulması öneriliyor. Fonun devlet, üretici örgütleri ve sektörün ortak katkısıyla oluşturulması; yıllık üretim dengesizliklerine karşı çiftçinin gelir kaybını telafi etmesi; üretimde sürekliliği güvence altına alması hedefleniyor. Bu mekanizmanın bolluk yıllarında çiftçiyi koruyarak kıtlık dönemlerinde piyasayı dengeleyici rol üstlenmesi gerektiği belirtiliyor.

Gözler Merkez Bankası’nın son faiz kararında: İşte ekonomistlerin beklentileri
Gözler Merkez Bankası’nın son faiz kararında: İşte ekonomistlerin beklentileri
İçeriği Görüntüle

"Çözüm, şeffaflık ve ortak akılda"

Uzmanlara göre Türkiye, gıda enflasyonuyla gerçek anlamda mücadele edebilmek için iki temel adımı atmak zorunda: Aylık Gıda Değer Zinciri Şeffaflık Raporu'nun yayımlanması ve Çiftçi Acil Durum Fonu'nun hayata geçirilmesi.

Değer zincirinin şeffaflaşması, panik davranışının doğru yönetimi, suçlu aramaktan vazgeçilmesi ve gerçek maliyetlerin görünür hâle gelmesi hâlinde gıda enflasyonunda çıkış yolu mümkün görülüyor.

Yetkililere göre Türkiye'nin yaşadığı çıkmaz "kader değil, yönetim tercihidir."

Muhabir: Selim Ercan