Trabzonspor’un borcunu kapatarak Türkiye Bankalar Birliği anlaşmasından çıkmasının ardından gözler üç büyük kulübe çevrildi. Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray da aynı hedef doğrultusunda önemli adımlar attı.
Geçtiğimiz aylarda borsaya açık dört kulüp de bedelli sermaye artırımı yoluna giderek, bu yolla elde ettikleri gelirleri Bankalar Birliği borçlarında kullandı. Ancak beklenen gelirler her kulüpte farklılık gösterdi.
Beşiktaş beklediğini bulamadı
Siyah-beyazlı kulüp, bedelli sermaye artırımı ile 4.8 milyar TL gelir hedeflerken, yalnızca 1 milyar 433 milyon TL elde edebildi. Bu tutarın tamamının Bankalar Birliği borçlarına aktarılacağı açıklandı. Ancak rakam yetersiz kaldı; Beşiktaş, anlaşmadan çıkamadı.
Fenerbahçe araziden umutlu
Fenerbahçe ise Ataşehir’deki arazisi üzerinden Emlak Konut GYO ile yaptığı anlaşmayla yaklaşık 90 milyon Euro’luk ön ödeme almayı hedefliyor. Kulüp, bu geliri Bankalar Birliği borcunu tamamen kapatmak için kullanmayı planlıyor.
Ekonomist Tuğrul Akşar, 4 büyük kulübün Bankalar Birliği ile yaptığı anlaşmanın temel yapısını ve kulüplerin finansal dengeleri üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkilerini, çıkma hamlelerini ve arka planını Elips Haber’e değerlendirdi.
"Yapılandırma, yalnızca kısa vadeli bir nefes aldırdı”
Kulüplerin Bankalar Birliği ile yaptığı borç yapılandırmalarının kısa vadeli bir rahatlama sağladığını ancak yapısal dönüşüm gerçekleşmediği için bu hamlelerin yeterli olmadığını ifade eden Tuğrul Akşar, şöyle konuştu:
“2019’da yapılan anlaşmalarda faiz oranları %18-20 seviyelerindeydi. Bugün bu oranlar %50’ye dayandı. Bu da kulüplerin finansman yükünü ciddi şekilde artırdı. Yapılandırma, yalnızca kısa vadeli bir nefes aldırdı.”
“Kulüpler zaten ödeyemez durumdaydı"
Akşar, bu yapılandırmaların, kulüplerin mali refahını artırmaya yönelik değil; daha çok günü kurtarmaya yönelik adımlar olduğunu vurgulayarak, “Kulüpler zaten ödeyemez durumdaydı, borçların çevrilebilirliği kalmamıştı. O gün için çözüm gibi gözüken yapılandırma, bugün kulüplerin sırtında büyük bir yüke dönüştü” diye konuştu.
Sponsorluk riskleri: Papara ve kayyum gerçeği
Trabzonspor’un Papara ile yaptığı stadyum sponsorluğu anlaşmasının ardından şirkete kayyum atanması, sponsorlukların sürdürülebilirliğini ve güvenilirliğini yeniden gündeme getirdi.
Akşar bu durumu şu ifadelerle değerlendirdi:
“Gelirin arkasındaki kurumların itibarı çok önemli. Sadece para gelsin de nereden gelirse gelsin anlayışı, kulüpleri uzun vadede daha büyük risklerin içine sokuyor.”
"Yatırımcılar artık kulübün sürekli sırtına binmesinden yoruldu"
Kulüplerin sınırlı gelir kaynakları, onları tekrar tekrar sermaye artırımı yoluyla taraftar ve yatırımcılardan para toplamaya itiyor. Ancak bu da sürdürülebilir bir model değil olmadığının altını çizen Akşar, “Beşiktaş 4.8 milyar bekliyordu, 1.4 milyar geldi. Yatırımcılar artık kulübün sürekli sırtına binmesinden yoruldu. Bu model, Avrupa’da uygulanamaz. Yatırımcıya bu kadar yüklenilmez”dedi.
Çözüm yapısal reformda
Akşar’a göre çözüm, yeni borçlar veya sponsorlar değil; gelir artırıcı, denetimli ve uzun vadeli stratejilerde yatıyor. Türk futbolunun mali sürdürülebilirliği, yalnızca borç yapılandırmalarıyla sağlanamayacak kadar karmaşık bir denklem haline geldi.