Olay, 1 Kasım’da Çaycuma ilçesi Coburlar köyünde meydana geldi. Köy kahvesine gelen Okan Özcan, bir anda etrafa av tüfeği ile ateş açmaya başladı. Tüfekten çıkan saçmaların isabet ettiği Kasım Özcan, Aydın Özbakış, Gökhan G. (39) ve Hüseyin G. (67) yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastaneye götürülürken, Kasım Özcan ve Aydın Özbakış kurtarılamadı. Olayın ardından kaçan Okan Özcan, Çaycuma Adliyesi’nde tanıdığı bir polise teslim oldu. Özcan ve Özbakış’ın cenazeleri, köyde toprağa verildi. Okan Özcan ise çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Yaralıların hastanedeki tedavileri ise sürüyor.
Akıl sağlığı raporu için henüz işlem yapılmadı
Cinayet şüphelisi Okan Özcan’ın olaydan bir süre önce cins kedilerini internetten sattığı ve parasıyla da olayda kullandığı av tüfeğini aldığı belirlendi. Saldırının hemen ardından Özcan’ın köyde fuhuş çetesi kurulduğu yönünde paylaşım yaptığı görüldü. Okan Özcan’ın 3 aylıkken annesi ölünce Siyami ve Sevim Özcan çifti tarafından evlatlık alındığı ve onlar tarafından büyütüldüğü belirtildi. 13 yıl boyunca devam ettiği polislik mesleğinden, psikolojik sorunları nedeniyle malulen emekli olduğu öğrenilen Özcan’ın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi için rapor alınması sürecinin henüz başlamadığı belirtildi.
"Köyümün fuhuş çetesi diye anılmasından çok rahatsızım"
Olayın ardından Okan Özcan’ı tanıyanlar ve olayın tanıkları yaşananları anlattı. Fuhuş çetesi iddiasının iftira ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu söyleyen Coburlar Köyü Muhtarı İlkay Günsan, “Acımız büyük gerçekten. Köyümün, katilin bu şekildeki iddialarıyla anılmasını istemiyorum. Hiçbir sebep olmadan böyle bir katliam yapması, bunca insanın yardımcı olmasına rağmen bunu yapması, hiçbir anlam veremedik. Köyümün, fuhuş çetesi diye anılmasından çok rahatsızım, acımız büyük. Aileler, 3’er tane evlat öksüz kaldı” dedi.
"Olaydan 1 gün önce atış talimi yaptığını biliyoruz"
Öldürülen Kasım Özcan’ın oğlu K.Ö. ise cinayet şüphelisi Okan Özcan’ı çocukluğundan beri tanıdığını belirterek, “Biraz agresif, kibirli bir çocuktu. Herkesle sorunu vardı. Çok fazla arkadaşı yoktu. Daha sonrasında polis oldu, Ankara’da yaşıyordu. Bir evlilik yaptı, evliliği eşine şiddet uyguladığı için 5 ay içerisinde sonlandı. Emekliliğini isteyip köye annesinin yanına taşındı. Bundan sonra anne ve babasına baskı uygulamaya başladı. Maddi sebeplerini öne sürüp arsalarını satmalarını istedi. Birkaç arsa satılıp parası kendine verilmeyince babasını boğmaya çalıştığını herkes biliyor. Bundan dolayı da ailesi uzaklaştırma kararı aldırdı. Katil, annesinin yanına gidip gizlice ses kaydı yaptı. Burada da baskı uygulayıp çeşitli bilgiler almak istedi ama o yayınlanan ses kaydını da kesip olayı manipüle etmeye çalıştığını biliyoruz açıkçası. Açıkçası babamla çok bir sorunu yoktu. Sadece Siyami Özcan’ı, babamın uzaktan akrabası olduğu için ve yaşlı oldukları için zaman zaman hastaneye götürdüğü oluyordu. Katil de bundan rahatsız olduğu için babama da kin beslemeye başladığını düşünüyoruz açıkçası. Bunu da babama söylemişti, ‘Neden götürüyorsun onları hastaneye’ diye. Çünkü kendilerine muhtaç olmasını istiyordu, ailesinin. Olaydan 1-2 gün önce cins kedilerini internetten sattığını biliyoruz. Onunla da internetten tüfek satın almış. Bu tüfekle de hatta, olaydan 1 gün önce atış talimi yaptığını biliyoruz çünkü çevreden silah sesi duyulmuş kaldığı evden. Olayları belli bir zemine oturtmak için babamın, annesini pazarladığı şeklinde fuhuşla alakalı kelimeler kullanmış ama açıkçası hiçbir dayanağı yoktur. Sadece olayı bir zemine oturtmaya çalışmasıdır. Eski bir polis memuru olduğu için, annesinin de rahatsızlığı var, yürüyemiyor” diye konuştu.
"Annesi bana tuzak kurmuş"
Okan Özcan’ın ortopedik engeli nedeniyle yürüyemeyen annesi Sevim Özcan (69) ise “Benim yanıma geldi, oturdu soru sormaya başladı. Ben cevap verdim. ‘Fuhuş yapıyor Kasım Özcan bilmiyor musun’ dedi. ‘Babam seni satmıyor mu’ dedi. Her şeyi dedi, ‘Beni mahkemeye vermişsiniz, mahkemeyi geri çekeceksiniz’ dedi. ‘Çekeriz’ dedim ben. Babasına Siyami diyordu, ‘Pazartesi günü Siyami ile senin imza atması gerekiyor, ben de geleceğim’ dedi. Öyle her şeyi konuştu. Ben ona ‘Karnın aç mı’ diye bile sordum. Kalçamdan ameliyat olamıyorum. Rahatsızım, şeker hastasıyım, tansiyon var. Yürüyemiyorum. Geldi bana, bunları yaptı. Tuzak kurmuş, halbuki sesimi almış bilmiyorum. Öyle hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.
Babası evlatlıktan red için dava açmış
Özcan’ı evlatlıktan reddetmek için dava açtığını söyleyen babası Siyami Özcan, “Kedileri vardı, kedileri için sağlık memuru getirmiştim. ‘Memuru niye getirdin’ dedi. Arkamdan mutfakta saldırdı bana. Boğuyordu beni. Hanım değnek ile vurdu, öyle kurtardı beni. Çok çektim ben ondan, 1 seneden beri emekli olmuştu. Emekli olduğunu dahi bilmiyordum. Emekli olduktan 1 seneden beri evde, ben bundan illallah çektim. Çok çektirdi bana, şiddetler, küfretmeler. Artık son çare karakola gittim, uzaklaştırma aldım. 2- 2,5 ay. Tekrar almak istedim, yeni darp olayı olmadığı için uzaklaştırmayı reddetti. Evlatlıktan ret için ben avukata verdim, avukatta şu anda. Son aşamaya geldi. Üzerimden reddetmek istiyorum. Hatta bu olaydan sonra yine söyledim, şikayetçiyim dedim. Hanıma bu şekilde iftira atması, bir evlat anasına bu şekilde iftira nasıl atar ya Böyle bir insan olabilir mi Bu insan değil yahu. Ben şu anda kendimi suçlu hissediyorum. Böyle bir evladın nasıl babası olursun Canlarım ciğerlerim gitti. Her zaman gözümün önündeydi şurada Kasım var. Aydın’ın 3 çocuğu yetim kaldı. Bu ne demek yahu İnsan birisiyle dargın olur, kavga eder; vurmak, öldürmek mi lazım Ben bunun ağır bir şekilde yargılanmasını istiyorum. Eğer bu raporuna güvenip de böyle bir şey yaptıysa, çıkarsa ben kanundan şüphelenirim” dedi.
"Beni de öldürmekmiş meramı"
Oğlunun kendisini de öldürmek istediğini duyduğunu anlatan Siyami Özcan, şöyle konuştu
“Bir seneden beri bu, küfürler, hakaretler, itmeler, kedi; kediye vuramazsın. Dokunamazsın kediye. Anasına da öyle. İsimle hitap eder. Bizi ana baba bilmez. Böyle bir evlat olamaz. Evlatlıktan reddetmek için dava açıldı, 4-5 ay oluyor. Zaten beni de öldürmekmiş meramı. Söylentiler öyle. Evlatlıktan reddettiğim için böyle düşünüyor.”
"İçeri girdi, sorgu sual yok direkt sıkmaya başladı"
Saldırı anında kahvede bulunan Emrah Yıldırım, Özcan’ın çok profesyonel şekilde içeri girip, arkasını dönmeden ateş açarak dışarı yürüdüğünü belirterek, “Olay gecesi içeride arkadaşlarımla birlikte oyun oynuyorduk. Patlama sesi duydum, genelde arkadaşlarla birbirimize şaka yaparız, birbirimize torpil atarız, öyle sandım. Ayağa kalktım ama tüfeğin namlusunu gördüm. İlk önce Kasım Özcan’ın yere düştüğünü gördüm. Sonra Aydın Özbakış’ın yere düştüğünü gördüm. Sonra Gökhan’ı benden tarafa çektim, ikimiz birden yere düştük. O anda içeride bulunan arkadaşlarımın da yere yattığını gördüm. Ayağa kalktım, sandalyeye yeltendim, atmaya çalıştım, masaya takıldı. Onun profesyonel şekilde, ileri adım adım gelerek, geri geri de atarak çıktığını gördüm. Peşinden dışarı çıktığımda, kendi geldiği aracına binip hızla uzaklaştığını gördüm. Sonra yaralı olan arkadaşlarıma müdahaleye koştum. Tüfeğin namlusunu görünce korktuk yani. İçeri girdi, sorgu sual yok direkt sıkmaya başladı. Tüfek sesi, o yankılanma kulaklarımızdan hala gitmiyor. Yaşadığımız psikoloji kolay bir psikoloji değil” dedi.
"Hiçbir şey söylemedi"
Saldırıda kahvede bulunan ve 2 akrabası yaralı kurtulan Hüseyin Göktaş, “Olay akşamı maç seyrediyorduk. Bir anda kahvede kapı açıldı, hızlı bir şekilde geldi katil. Hiç durmadan 5 el silah attı. Silahın namlusunu her tarafa tuttu yani. İki yaralı vardı içeride. İkisi de dışarıdaydı. Biri kardeşim, biri yeğenim oluyor. Birinin diz kapağı parçalandı, kardeşimin kolu kopmak üzereydi, et parçası tutuyordu. Hiçbir şey söylemedi. İçeri girişiyle beraber başladı tetiği çekmeye. Biz kaçıştık sağa sola, ne olduğunu anlayamadık” diye konuştu.



