Manifest Küçükçiftlik Park’taki dünkü (6 Eylül) konseriyle ilgili Instagram hesabından şunları yazmıştı:
“İlk 18 yaş sınırlı konserimiz, 2 bin seyirciyle yine sold out Herkese teşekkür ederiz!!”
İstanbul başsavcılığı Manifest konserindeki dans ve gösteriler nedeniyle bugün resen (kendiliğinden) soruşturma başlattı.
Başsavcılığın açıklamasında grup üyelerinin hareketlerinin ‘edep törelerine saldırı niteliği taşıdığı’ söylendi.
Soruşturmanın şu gerekçeyle başlatıldığı belirtildi: “…Şarkı söyleyen grup üyeleriyle sahnede dans ve gösteri yapanlar tarafından, toplumun sahip bulunduğu ortak edep duygularının ihlali ve incitilmesi, edep ve ahlak temizliğine, toplum kültürünün önemli bir kısmını oluşturan edep, iffet, ar ve haya duyguları, edep törelerine saldırı niteliği taşıyan, çocukları ve gençlerin bu duygularına zarar verip olumsuz etkileyici nitelikte olan eylem ve hareketlerde bulunduklarının tespit edilmesi üzerine…”
Soruşturma Türk Ceza Kanunu’nun 225’nci maddesinde düzenlenen ‘hayasızca hareketler’ kapsamındaki ‘teşhircilik’ suçuna dayandırıldı.
‘Kadınların kamusal alandaki ifade özgürlüğüne sistematik baskının örneğidir’
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin açıklamasındaysa ‘hayatızca hareketler’ suç tipinin muğlaklığına dikkat çekildi.
Baro’nun X’ten paylaşımında soruşturma için “Kadınların sanatını ve ifade özgürlüğünü hedef alan cinsiyetçi bir saldırıdır” denildi.
Paylaşımla birlikte şu açıklama paylaşıldı:
* Bir kadın müzik grubuna ‘hayasızca hareketler’ ve ‘teşhircilik’ suçlamasıyla soruşturma açılması, yalnızca ceza hukukunun sınırlarını zorlayan hukuksuz bir girişim değil, aynı zamanda kadınların kamusal alanda var olma, üretme ve ifade özgürlüğüne yöneltilmiş sistematik baskının güncel bir örneğidir. Dolayısıyla bir konser performansının cezai yaptırımla karşılaşması, ifade özgürlüğü ve sanat özgürlüğünün özüne dokunan ağır bir ihlaldir.
‘Yaşam biçimimize açık bir saldırıdır’
* Kadınların giyimleri, sahnedeki varlıkları ve bedenleri üzerinden sürekli ahlaki denetime tabi tutulması, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın en görünür biçimlerinden biridir. ‘Hayasızca hareketler’ suç tipi yıllardır belirsizliği ve muğlaklığı nedeniyle eleştirilmekte ve kaldırılması gerektiği dile getirilmektedir.
* Bu suç tipinin kadın sanatçılar aleyhine işletilmesi, kadınların ifade özgürlüğünü hedef alan cinsiyetçi bir yargı pratiğine işaret etmektedir. Her gün yeni bir kadın cinayeti haberine uyandığımız ‘aile yılı’nda, kadına yönelik şiddeti önlemek ya da caydırmak adına en küçük bir adım atmayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın söz konusu müzik grubunun sahne performansları karşısında jet hızıyla ‘teşhircilik’ ve ‘hayasızca hareket’ suçlamalarıyla soruşturma başlatması, yaşam biçimimize yöneltilmiş açık bir saldırıdır!
* Biz İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak kadınların sanatta, kamusal alanda ve yaşamın her alanında özgürce var olma hakkını savunuyor; Anayasa’dan, CEDAW’dan ve İstanbul Sözleşmesi’nden doğan ulusal ve uluslararası yükümlülüklerin devlet organlarınca ihlal edilmesine karşı çıkıyoruz.
* Kadınların sanatı suç değildir, kadınların tüm bedensel hakları ve bireysel özgürlüklerinin tek sahibidir.