HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışabilmesi için sendikal yapının güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Sendikalı işyerlerinde iş kazaları daha az yaşanıyor
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, 25-26 Mayıs tarihleri arasında kutlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye’de iş kazalarının en çok sendikasız işyerlerinde yaşandığını belirtti.
Arslan, "İş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi sendikal örgütlülükten geçmektedir" diyerek, sendikaların yalnızca hak arama değil aynı zamanda çalışan sağlığı açısından da büyük bir sorumluluk üstlendiğini vurguladı.
Sendikalı işyerlerinde güvenlik önlemleri daha etkili uygulanıyor
2025 yılı Ocak ayı verilerine göre yaklaşık 17 milyon sigortalı işçiden yalnızca 2.5 milyonu sendikalı. Bu tablo, çalışanların çoğunun güvenli çalışma koşullarından mahrum kaldığını gözler önüne seriyor.
Sendikalı işyerlerinde, toplu iş sözleşmeleri sayesinde hem yasal hem de işyeri özelinde geliştirilen önlemler sayesinde iş kazalarının büyük ölçüde önüne geçilebiliyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları'nın daha etkin çalıştığı bu işyerlerinde riskler zamanında tespit edilerek önlenebiliyor.
İş kazalarının büyük kısmı sendikasız işyerlerinde yaşanıyor
Arslan, ölümle sonuçlanan iş kazalarının çoğunluğunun sendikasız işyerlerinde gerçekleştiğini belirterek, "Bu tabloyu değiştirmek örgütlü işyeri, bilinçli işçi ve etkin denetimle mümkündür" dedi.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün sadece kanunlarla değil, çalışan ve işverenin ortak sorumluluğuyla inşa edilebileceğini dile getiren Arslan, denetim mekanizmalarının sendikaların katkısıyla daha işlevsel hale geldiğini ifade etti.
İş sağlığı verilerinin şeffaf şekilde paylaşılması isteniyor
HAK-İŞ olarak iş sağlığı ve güvenliği verilerinin kamuoyuna açık şekilde, düzenli olarak paylaşılmasını talep ettiklerini belirten Arslan, şunları söyledi:
“İş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili veriler çoğu zaman eksik, güncel olmayan ya da resmi olmayan kaynaklardan elde ediliyor. Bu durum hem şeffaflığı hem de önleyici politika geliştirmeyi zorlaştırıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı her yıl sonunda bu verileri kamuoyuyla paylaşmalıdır.”
İş sağlığı sadece kanun değil, toplumsal sorumluluktur
İş sağlığı ve güvenliğinin yalnızca bir teknik konu değil, aynı zamanda her çalışanın sağ salim evine dönmesini sağlayan bir toplumsal sorumluluk olduğunu söyleyen Arslan, ‘Önce insan, önce tedbir’ anlayışının yerleşmesi gerektiğini vurguladı.
Özellikle küçük işletmelerde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı zorunluluğunun hayata geçirilmesini olumlu karşıladıklarını belirtti.
Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi yeniden toplanmalı
İş kazalarının önlenmesi ve güvenli çalışma kültürünün geliştirilmesi için tüm tarafların bir araya geleceği yapıların önemine dikkat çeken Arslan, Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin yeniden toplanması çağrısında bulundu.
"Yaşanan otel yangınları gibi olaylar, bütüncül bir güvenlik anlayışının ne kadar elzem olduğunu gösteriyor" diyen Arslan, bu konseyin sektör bazlı çalışma grupları oluşturarak ortak çözümler geliştirebileceğini ifade etti.
Mesleki yeterlilik belgesi iş güvenliğini artırıyor
Arslan, nitelikli iş gücü ve belgeli çalışma konusunun, iş sağlığı ve güvenliği kadar önemli olduğunun altını çizdi. HAK-İŞ olarak çalışanların Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından belgelendirilmesini desteklediklerini ifade ederek, mesleki yeterliliği olmayan kişilerin tehlikeli işlerde çalışmasının riskleri artırdığını söyledi.
“Belgeli çalışmanın yaygınlaşması hem güvenlik hem de üretim kalitesi açısından zorunluluktur” diyen Arslan, kayıt dışı istihdamın da önüne geçilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Güvenli iş ortamı, ailelerin geleceğini korumaktır
İş kazalarının yalnızca çalışanı değil, onun ailesini de etkilediğini hatırlatan Arslan, "Güvenli bir iş ortamı sadece çalışanı değil, evde bekleyen ailesini de korumaktır" diyerek iş sağlığı ve güvenliğinin yaşam hakkı kadar kutsal bir değer olduğunu vurguladı.
Tüm tarafların ortak sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini belirterek, sosyal diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesinin altını çizdi.
İş sağlığı mücadelesi, emeğin mücadelesidir
Son olarak tüm emekçilerin İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nı kutlayan Arslan, bu alanın sadece teknik bir mesele değil, onurlu ve güvenli bir yaşamın teminatı olduğunu söyledi.
“İş sağlığı ve güvenliği hakkını savunmak, emeği savunmak kadar kutsal bir mücadeledir” diyerek, sendikal örgütlenmenin bu mücadelenin vazgeçilmez parçası olduğunu vurguladı.