AİHM'nin cezaevinde 9 yılını dolduran Selahattin Demirtaş hakkında 'derhal tahliye edilmeli' kararının ardından gözler Edirne'ye çevrildi. AİHM kararının ardından ilk flaş açıklama MHP Lideri Bahçeli'den geldi.
'Tahliyesi hayırlı olacaktır' yorumunu yapan Bahçeli ülkenin gündemini değiştirirken kendisine yanıt Bülent Arınç'tan geldi. Bugün, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Kasım 2020’de “tahliye edilmeli” dediği Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı ziyaret edeceğini açıklayarak Bahçeli için, "Eğer bir özür dilenirse hakkımı helal ederim, aksi halde bu hakkı öbür dünyaya da götürürüm” dedi.
Bugün partisinin haftalık grup toplantısında konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'da bugün konu hakkında açıklamada bulundu. Erdoğan, Demirtaş hakkında, "Bu ülke yargı ülkesidir yargı bu konuda ne derse ona uyarız" ifadelerini kullandı.
Hüseyin Çelik: AİHM kararlarının uygulanması lütuf değildir
Konu hakkında dikkat çeken bir açıklamada, AK Parti'nin eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten geldi. AK Parti'nin kurucuları arasında yer alan Hüseyin Çelik konu hakkındaki açıklamasını sosyal medya hesabından yaptı. AİHM kararlarının uygulanmasının bir lütuf değil yükümlülük olduğunu aktaran Çelik, "Baştan beri benim de itinayla üzerinde durduğum ve defalarca dile getirdiğim gibi tutukluluk cezaya dönüşmemelidir." ifadelerini kullandı.
Bir kişinin serbest kalması ya da tutuklanmasının mahkeme kararları ile değil siyasiler tarafından verilen talimat ile oluyorsa bu durumu, "Hukuk Devleti adına matem tutulacak zamandır." diye ifade eden Çelik'in açıklamaları şu şekilde:
— Gerek dün Sayın Bahçeli’nin, gerekse bugün Sayın Arınç’ın yaptığı açıklamalar, Türkiye’de hukuk ve adalet anlayışının geldiği noktayı göstermesi bakımından son derece önemlidir. Baştan beri benim de itinayla üzerinde durduğum ve defalarca dile getirdiğim gibi tutukluluk cezaya dönüşmemelidir.
— Bu çerçevede, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay ve daha birçok siyasetçi, gazeteci ve düşünce insanının içinde bulundukları durum artık bir yargı sürecinden ziyade, vicdani bir mesele hâline gelmiştir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması bir lütuf değil, anayasal bir yükümlülüktür.
— Bir kişinin serbest bırakılması veya tutuklu kalması, bağımsız mahkemelerin kararlarıyla değil de iktidar gücünü ellerinde bulunduran siyasetçilerin talimat veya telkinleri ile oluyorsa Hukuk Devleti adına matem tutulacak zamandır.
— Sayın Bahçeli’nin bugün geldiği nokta, Sayın Arınç’ın da hatırlattığı üzere, yıllar önce ısrarla dile getirdiğimiz bir noktadır: “Hukukun üstünlüğü, her türlü siyasi hesaplaşmanın, ideolojik ayrışmanın ve partisel çıkarın üzerindedir.”
— Siyasi görüşleri, etnik kimlikleri veya inançları sebebiyle hiçbir vatandaşımızın hukuk önünde farklı muamele görmesi kabul edilemez. Adalet, bir kesim için değil, herkes içindir. Adalet terazisi bir kez şaşarsa, toplumun vicdanı da şaşar.
— Bugün yapılması gereken, geçmişte yaşanan haksızlıkların tekrarlanmaması; Türkiye’yi yeniden hukukun, aklın ve vicdanın rehberliğine teslim etmektir. Unutmayalım ki, adalet mülkün temelidir; temel sarsılırsa hiçbir yapı ayakta kalamaz.
— Unutmayalım ki, “Hukuksuz Türkiye” algısıyla “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşamayız.




