İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu, şirketine kayyum atanması ve oğlunun cezaevindeki sürecine ilişkin konuştu. Yıllarca “komünizm gelmesin” diye mücadele ettiğini anlatan İmamoğlu, kayyum uygulamasını ve mal varlığına el konulmasını “istedikleri zaman komünizm ilan ediliyor” sözleriyle eleştirdi.

Kayyum ve mal varlığı tepkisi

Saygı Öztürk’ün Sözcü’de yayımlanan yazısına göre, 1967 yılında Trabzon’da kurduğu firmasına kayyum atanan Hasan İmamoğlu, yaşadıklarını anlatırken şöyle konuştu:

Adli yargıda 778, idari yargıda 170 olmak üzere 948 hakim ve savcının görev yeri değişti
Adli yargıda 778, idari yargıda 170 olmak üzere 948 hakim ve savcının görev yeri değişti
İçeriği Görüntüle

“Birdenbire şu ana kadar birikimlerimin hepsi devlette. Ömür boyu hep uğraştım, çalıştım. Ülkemize komünizm gelmesin diye mücadele de ettim. Komünizm gelmesin diye mücadele ettiğim için çok pişmanım. Çünkü komünizme gerek yok. İstedikleri zaman komünizm ilan ediliyor. Malınıza mülkünüze el konuluyor.”

Hasan İmamoğlu, kayyum sürecinde şirkete atanan yöneticilerin tutumunu eleştirerek, “Şirketime koyamayacağım insan ‘Ben buranın hakimiyim, sen karışamazsın’ diyor. ‘Ben şu kadar da maaşını alacağım’ diyor. Ne zaman kalkar? Bir kişinin emrine bağlı. O ne zaman kaldırmak isterse o zaman kayyum kalkar” ifadelerini kullandı.

“Şirketime değil, devletin acziyetine üzülüyorum”

İmamoğlu, şirketine el konulmasına üzülmediğini, asıl olarak devlet kurumlarının içine düştüğü tabloya üzüldüğünü belirtti. 1960, 1971 ve 1980 darbelerini hatırlatan Hasan İmamoğlu, bugün yaşananları “devletin acziyeti” olarak nitelendirdi:

“Yemin ederek söylüyorum, ben şirketime el konulmasına üzülmüyorum. Ben devletimizin bu kadar acziyetini inanın ki hayatımda hiç yaşamadım. Bazı kamu görevlilerinin görevini yapmakta zorlandıklarını gördüm, üzüldüm.”

“Oğlumu dipsiz bir kuyuya atmışlar”

Oğlu Ekrem İmamoğlu’nun cezaevindeki durumuna da değinen Hasan İmamoğlu, yaşadığı duyguyu “dipsiz kuyu” benzetmesiyle anlattı:

“Oğlumu, dipsiz bir kuyuya atmışlar, sesini duyuracak olduğu bir Allah’ın kulu yok. O dipsiz kuyuda kendinize bağırıp duruyorsunuz. Ama bağırmak, konuşmak da yasak. Konuşunca yeni davalar açılıyor. Tabii ki Ekrem benim oğlum. Onun cezaevinde olmasına fevkalade üzülüyorum. Ama diyorum, öncelikle devletimiz, öncelikle milletimiz.”

Hasan İmamoğlu, cezaevine yaptıkları ziyaretlerde baba ile oğlun birbirlerine moral verdiğini, çoğu zaman moral verenin Ekrem İmamoğlu olduğunu da söyledi. Görüşe giden milletvekilleri ve belediye başkanlarının da cezaevinden “daha moralli” çıktığını aktardı.

Saraçhane örneği ve demokratik tepki çağrısı

Toplumun demokratik tepkisini yükseltmesi gerektiğini vurgulayan Hasan İmamoğlu, Saraçhane’de düzenlenen mitingi örnek göstererek, “Bir günde şartların değişebildiğini” söyledi. İmamoğlu, “Bir gün bu millet kendine gelecek, demokratik olarak tepkisini ortaya koyacaktır. ‘Cahil’ denilen kesimin de çoğu zaman doğru karar verdiğini hayatım boyunca gördüm” ifadelerini kullandı.

Hasan İmamoğlu, Türkiye’nin “başka bir rejime sürüklenmek istenmesini” kabul etmeyeceğini, adaletin bir gün mutlaka tecelli edeceğine inandığını dile getirdi.

“Ekrem için değil, memleket için konuşmalıyız”

İş dünyasının içinde bulunduğu koşulları “hiç bu kadar kötü olmamıştı” sözleriyle tarif eden Hasan İmamoğlu, Türkiye’de temel sorunun “konuşmamak” olduğunu belirtti:

“Benim bu milletten istediğim dayanışma ve bu memleket için çalışma. Ekrem için değil, Ekrem başka bir şey. Ama bu memleket için konuşmamız lazım. Türkiye’deki bütün mesele konuşmamak. Konuşmalı. Bu millet konuşmalı. Zaten konuşmadan korktukları için konuşmayı önlemeye çalışıyorlar.”

Hasan İmamoğlu, 1960 darbesinde Adnan Menderes’e söylenen “Sizi buraya gönderen irade cezalandırılmanızı istiyor” sözünü hatırlatarak, “Bugün de aynısı, başka bir şey değil” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: Haber Merkezi