Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT’de katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin milli savunma projelerine yönelik dış baskılara dikkat çeken Fidan, KAAN savaş uçağı özelinde uygulanan yaptırımlara ilişkin konuştu.

Fidan, “Türkiye’ye uygulanan açık ve örtülü engellemeler var. Bu yaptırımları kaldırmak benim görevim. İlgili kurumlarımızdan böyle bir talep geldiği sürece ben bunu kaldırmakla yükümlüyüm. Karşı taraf bana mantıklı bir izah getiremezse, benim milli güvenliğim bunu başka yerden almayı gerektirir. Bunlar yüksek devlet konularıdır” ifadelerini kullandı.

“Bölgemizde yeni bir istikrar platformuna ihtiyaç var”

Orta Doğu yerine “bölgemiz” ifadesinin daha doğru olduğunu belirten Bakan Fidan, bölgesel güvenlik mimarisine yönelik önerilerini de paylaştı. Fidan, Türkiye’nin öncülüğünde bölge ülkeleri arasında yeni bir iş birliği anlayışının inşa edilmesi gerektiğini söyledi:

“Bölgesel bir istikrar paktına, platformuna, anlaşmasına, konvansiyonuna ihtiyacımız var. Bunun birinci amacı caydırıcılık değil; birinci amacı, bölge ülkelerinin birbirine olan güvenini mutlak hale getirmek. İkinci amacı caydırıcılık. Böylece dış müdahalelerin ve terör örgütlerinin istikrarsızlık üretmesi engellenebilir.”

Fidan, bu doğrultuda atılacak adımların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde sürdürüldüğünü de sözlerine ekledi.

Hakan Fidan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"Filistin meselesini ciddiye alan, ciddiyetle takip eden bir hükümetiz"

"Biliyorsunuz bu kriz başladığı andan itibaren bizim bir duruşumuz vardı, bir tespitimiz vardı. Yani Filistin meselesini ciddiye alan, ciddiyetle takip eden bir hükümetiz. Cumhurbaşkanımızın bu konudaki hassasiyeti en üst düzeyde. Kamuoyumuzun sahip olduğu vicdani hassasiyeti, duygusal hassasiyeti bizim gerçek hayat politikasına mümkün olan en iyi şekilde yansıtmamız gerekiyor.

Şimdi şu tespitimiz vardı: Uluslararası toplum Filistin meselesini ortak bir sorun olarak görüyordu her zaman için. Ortak bir duygudaşlık da belli bir noktada vardı ama ortak bir çaba bir türlü olamıyordu. Bizim yaptığımız, başta İslam ülkelerinin kendi aralarındaki ortak çaba sorunu. Şimdi bir defa bu ortak çabayı harekete geçirmek gerekiyordu. Biliyorsunuz, İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi zirvesinde kriz başlar başlamaz, ilk defa örgüt tarihinde olmayan bir şekilde bir grup kurduk, temsili en iyi şekilde yapan. Türkiye bu yedi üye ülkeden birisi. İslam dünyasını Filistin meselesinde temsil eden, bu konuda gündem oluşturan, gündem ilerleten ve gündem belirleyen bir durumda tutmayı amaçlayan.

Çünkü bugüne kadar İslam dünyasının esas itibarıyla ne nüfus gücü ne ekonomik gücü ne diğer güç parametreleri, herhangi bir verili sorunda, bölgesel veya diğer sorunlarda, ortak bir ağırlık oluşturucu unsura dönüştürülemiyordu. Bunun yapısal sorunları var, liderlik sorunları var, düşünsel sorunları var, stratejik idrak sorunları var. Bütün bunların hepsini aşmayı mümkün kılan tabii ki Cumhurbaşkanımızın bölge ülkeleri nezdindeki bu ağırlığı, etkisi ve liderlik vasfı oldu."

"Başkan Trump'ın bu sorunu sahiplenmesi önemliydi"

"Şimdi biz burada başlattığımız dinamiği öyle bir noktaya getirdik ki, Trump'ın aslında bu noktada ciddi mesajlara muhatap olması gerekiyordu. Bunun için sekiz ülke, 800 milyon Müslümanı temsilen, kendi ülkelerinin toplamı aşağı yukarı, sekiz ülke bütün Müslümanları temsilen, 1,5 milyar Müslümanı temsilen, sekiz lider New York'ta Trump'la bir araya geldiler ve dediler ki:

Sayın Trump, biz sizin barış insanı olduğunuzu biliyoruz. Ukrayna'da barışı sağlamaya çalışıyorsunuz, Afrika'da yapmaya çalışıyorsunuz. Burada da barışa ihtiyaç var, yoksa bu gidişat iyi değil. Netanyahu'nun durdurulması lazım. Siz burada Netanyahu ve İsrail üzerinde etki oluşturabilecek tek aktörsünüz. Bunu kullanın her iki taraf lehine.

Tabii Başkan Trump'ın bu sorunu sahiplenmesi önemliydi. Daha sonra liderlerin olduğu yerde bir mutabakata varıldı. Başkan Trump orada Batı Şeria'nın ilhakına izin vermeyeceğini beyan etmesi aslında tarihi bir dönüm noktası oldu. Amerika, Filistin ve İsrail üçgenindeki ilişkiler açısından ve İslam dünyasına ve dünyanın geri kalanına Filistin meselesinde Amerika'nın verdiği mesaj açısından.

Fakat diğer taraftan bu liderler bu iradeyi oluşturduktan sonra, biz bakanlara bir müzakere alanı açtılar. Amerika ortada, İslam dünyasını temsil eden bakanların önüne bir liste, bir plan verildi. Daha sonra bizim buna itirazlarımız, değişiklik tekliflerimiz oldu. Daha sonra bunları İsraillilerle muhtemelen görüştüler, geldiler. Ortada bir deklare ettikleri plan oldu. Bu plan bildiğiniz gibi 20 maddelik Trump planı olarak deklare edildi."

"Amerika'nın İsrail'i destekleyen pozisyondan, barış yapıcı pozisyonuna evriliyor olması, altı çizilmesi gereken bir nokta"

"Buraya kadar olan süreçte altını çizmek istediğim nokta tekrar, yani Amerika'nın bunu kayıtsız şartsız İsrail'i destekleyen pozisyondan, bir barış yapıcı pozisyonuna evriliyor olması, altı çizilmesi gereken bir nokta. Bunu da hani belli bir diplomatik güçle ilerletmek gerekiyordu. Cumhurbaşkanımızın, Türkiye'nin o konuda diğer İslam dünyasının liderleriyle büyük bir açıkçası iş birliği oldu. Bugüne kadar gösterilmeyen bir duyarlılık ve koordinasyonla bu iş yürütüldü.

Daha sonrasında da ortaya çıkan kağıdın müzakere süreçleri var. Yani bir bizler üzerinden var. Tabii asıl, biz her zaman söylüyoruz, bunun muhatabı Filistin halkıdır ve daha sonra Hamas'la olan müzakere süreci başladı."

"Bölgesel bir istikrar paktına, platformuna, anlaşmasına, konvansiyonuna ihtiyacımız var"

"Şimdi burada bizim gördüğümüz şu: Bunu anlattığımız zaman da herkes kabul ediyor. Birincisi, bölgede, biz bunu tabii siz Ortadoğu olarak... Yani Ortadoğu, buna girmeyelim tanımlamaya, hani Batısentrik bir coğrafi tanımlama. Hani biz kendi bölgemiz diyelim, kendi doğumuz diyelim, kendi güneyimiz diyelim. Buradan baktığımız zaman, bizim kendi coğrafyamızda uzun yıllardır devam eden çatışmaların, bölgesel, bölge dışı müdahalelerin temelinde yatan konu, bölge ülkelerinin kendi aralarında iş birliğini sağlayamamaları ve belli bir miktar güvensizliğin olması. Bu güvensizliği baştan deklare edip ve hiçbir 'ama'ya, 'fakat'a gerek bırakmadan artık bizim bir birbirimizin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve güvenliğine taahhütte bulunacağımız bir anlaşmanın altına imza atmamız gerekiyor.

Yani bölgesel bir istikrar paktına, platformuna, anlaşmasına, konvansiyonuna ihtiyacımız var. Bunun birinci amacı caydırıcılık değil. İkinci amacı caydırıcılık. Birinci amacı bunun, bölge ülkelerinin birbirine karşı olan güvenini mutlak hale getirmek, bu anlaşmaya taraf olan ülkeleri mutlak hale getirmek ki kimse daha sonra bu güvensizlik ortamında dışarıdan müdahalelere zemin hazırlanmasın veya terör örgütleri bundan istifade etmesin veya başka türlü istikrarsızlık oluşturucu hususlar bölgemizde istikrarsızlık oluşturmasın. Bu platforma, bu anlayışa bizim ihtiyacımız var bölgede ve bunu öncülüğünü Cumhurbaşkanımız yapıyor."

"Herkesin artık sınırı oluşmuş durumda"

"Şimdi temas ettiğimiz görüşmelerde biz belli kümelenmelerin, belli oluşumların kendi aralarında konuştuğunu, bunu bizimle herkesin tartıştığını görüyoruz. Bizim önermemiz, dediğim gibi, son derece açık. Bir defa kendi sorunlarımızı bölgede kendimizin sahiplenmesi gerekiyor. Bunun için bir yeterlilik göstermemiz lazım. Dışarıdan aktör çağırdığınız zaman dışarıdan aktör gelir, sorununuzu çözer gibi yapar, faturasını ortaya koyar ve çoğu zaman bölgeyi bıraktığı hal, geldiği halden daha kötü olur. Biz bunu 50 defa bu bölgede gördük, hala görüyoruz.

Şimdi eskiden tabii yapısal sorunlarımız vardı, böyle bir dinamiğin içerisinden geçmek gibi. O bizi zorluyordu ama şimdi baktığımız zaman bölge ülkelerindeki ulus-devletleşme belli bir noktaya, olgunluğa ulaşmış durumda. Herkesin artık sınırı oluşmuş durumda. Herkes, özellikle İsrail dışında, artık ülkelerin hiçbirinin, birkaç tane ufak tefek sınır sorunları olan ülke hariç, bir sorunu yok. Yani burada artık makul bir iş birliği platformunun iyi niyet temennisinin önüne geçip, ötesine geçip ciddi bir şekilde ortaya çıkması gerekiyor ki artık hem birbirine güveni tam olan hem de bölge dışı aktörlerin bölgeye yönelik olumsuz, negatif heveslerine karşı caydırıcılık üreten bir yapı ortaya çıksın."

KAAN tartışması

"Dezenformasyon niye yapılır, artık bu temel propaganda kitaplarına yer alan bir husus. Aslında manipülasyon, kara propaganda ve özellikle Türkiye'deki siyasi mücadelenin bir ayağı oalrak fitne hep var olan bir konu.

Bu alanları çok fazla önemsiyorum. Aslında Türkiye'nin milli güvenliği meselesi bunların üstünde bir konu. Biz o konuyu orada bırakıp dez ve kara propaganda üzerinden üretilen suni tartışma alanlarına gidersek...

Bu propagandayı önemsemiyorum ama bir konunun altını çizmek istiyorum, kendisi önemli olduğu için değil, muhatap aktörler için... Savunma sanayimizde yerlileşmemizde ve mililileşmemizde payı olan aktörleri yok sayan bir tartışma çıktı. binlerce mühendisin, o kadar yıldır, ben birinci elden tanığıyım, ortaya koyduğu çok ciddi çalışmalar var.

Bizim emeğimizi görmeyen bir bakış ortaya çıktı. ASELSAN'da TAİ'de, Baykar'da BMC'de adını sayamadığım firmalarda bir mücadele var. Yüzde 20'den yüzde 80'e gelmiş bir millileşme oranı var. Ben bazılarının yerlilik çabalarını eleştiriyor olmalarını anlamıyorum.

Ben bugün Türkiye'nin Dışişleri Bakanı'yım. Bakan oldıktan sonra önümde aldığım ödev çizelgesinde, diplomasiyle ileriletilmesi gereken alanlar var. Bunun en önemlilerinden biri de Türkiye'nin görünür ve görünmez kuşatma alanlarıdır.

Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu'nda hangi mesajları verdi?
Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu'nda hangi mesajları verdi?
İçeriği Görüntüle

Türkiye'ye uygulanan açık ve örtülü engellemeler var. Arkadaşlarımıza açık ve örtülü hangi engellemeler var diye sorudum arkadaşlarıma. Yerlileştirme devam ederken cari olarak kullanılması gereken hususların da kaldırılması gerekiyor.

2 yıldır çalışıyoruz; Kanada'yı Norveç'i Belçika'yı kaldırdık. Amerika'dakilerin bir kısmı kalktı, bir kısmı duruyor. Bu yaptırımları kaldırmak benim görevim. İlgili kurumlarımızdan böyle bir talep geldiği sürece ben bunu kaldırmakla yükümlüyüm. Karşı taraf bana mantıklı bir izah getiremezse benim milli güvenliğim bunu başka yerden almayı gerektirir. Bunlar yüksek devlet konularıdır.

Bu tartışmayı buradan alıp başka bir alana taşımak gerçekten garip."

Kaynak: Haber Merkezi