Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 21. Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nın ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Fidan, Suriye konusunda, “Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, güvenliğine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik. Ancak artık farklı bir döneme geçildi. Meydan okuması çok daha yüksek, sorun alanları belirginleşmiş bir dönem başladı. Burada Türkiye'nin sorumluluğu yüksek” ifadelerini kullandı.

Toplantının ana gündeminin Gazze olduğunu belirten Fidan, “Gazze’de dayanılmaz boyuta ulaşan açlık nedeniyle konseyi olağanüstü toplantıya çağırdık. Rekor bir katılım sağlandı. Katılımcıların beyanları ve ikili görüşmeler, Filistin meselesinde İslam ülkelerinin kararlılığını ve birlikteliğini ileri taşıdı” dedi.

Fidan, toplantının özellikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu öncesinde yapılmasına dikkat çekerek, “İslam ülkelerinin tek ses, tek fikir, tek yumruk olarak Filistin meselesinde pozisyon alması ve uluslararası topluma yeni tekliflerle çıkması bizim için önemliydi” diye konuştu.

“Etkili bir karar kabul edildi”

Kapalı oturumda detaylı tartışmalar yapıldığını söyleyen Fidan, “Nihayetinde muhtevası yüksek, etkisi de inşallah yüksek olacak bir karar bütün ülkeler tarafından kabul edildi. Bu kararın hazırlanmasında yoğun emek verildi” dedi.

Türkiye’nin ortaya koyduğu perspektifin müttefik ülkeler tarafından da benimsendiğini vurgulayan Fidan, bakanlık çalışanlarının sürece önemli katkılar sunduğunu ifade etti.

"Artık sözün bittiği yerdeyiz"

Fidan, gelinen noktayı özetleyerek, şunları kaydetti:

"Özet itibarıyla aslında geldiğimiz nokta şu, artık sözün bittiği yerdeyiz. Filistin meselesinde, Gazze meselesinde, insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız. Bütün dışişleri bakanları bunun farkındalar, artık diplomasinin araçlarını kullanarak geleceğimiz noktanın sonuna ulaşmış oluyoruz. Artık bundan sonra daha farklı aksiyonların, tedbirlerin alınması, uluslararası toplumların daha fazla bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. Çünkü sistem burada tamamıyla iflas etmiş durumda, konu Filistin olunca, konu Gazze olunca. Şüphesiz Gazze meselesindeki acıyı durdurmanın en kestirme yolu şu aşamada devam eden müzakere süreçlerinde bir netice çıkması."

Bakan Fidan, "İyimser olmak istemekle beraber, (Binyamin) Netanyahu'nun mevcut politikalarına bakıldığında aslında herhangi bir anlaşmayla hiçbir ilgisi olmadığını görüyoruz. Tamamıyla zaman kazanma ve askeri gündemini, politikalarını ilerletme üzerine kurulu bir strateji var." diyerek, İslam dünyasının büyük bir çoğunluğunun İsrail ile ilişkisi olmadığını söyledi.

Böyle bir denklemin, İslam toplumları için çok büyük bir anlamı varken pratikte etki oluşturmada yetersiz kaldığına dikkati çeken Fidan, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla İsrail'i daha çok ticari olarak, siyasi olarak, askeri olarak destekleyen ülkelerin bu noktada aslında İsrail'e tavır koyması, pratikte İsrail'e daha büyük bir fren olacak bir mekanizma. Dolayısıyla buradaki ülkelerin, İsrail'le ilişkilerini değil, olmayan ilişkilerini değil, İsrail'i destekleyen ülkelerle olan ilişkilerini kullanarak bir strateji geliştirmeleri, bunun üzerinden baskı üretilmesi meselesini gündemde tutuyoruz."

"İlişkilerin bir noktada artık İsrail'i frenleme için kullanılması elzem"

Fidan, masa etrafındaki 57 ülkeden birçoğunun hem Batı'yla hem ABD ile çok ciddi ekonomik, siyasi ve güvenlik ilişkileri olduğunu hatırlatarak, "Bu ilişkilerin aslında bir noktada artık İsrail'i frenleme için kullanılması elzem. Bu noktada çeşitli fikirler var. Onları da kendi aramızda tartıştık" dedi.

Filistin meselesinde bir ters orantıyla karşı karşıya olunduğunu kaydeden Fidan, bu durumu "ilginç" olarak nitelendirdi.

Fidan, Türkiye'nin de içinde olduğu diplomatik çabalara değinerek, "Çalışmaların uluslararası arenada Filistin'deki devletin tanınma süreciyle ilgili retoriği özellikle domine etmesi, yol göstermesi önemli oldu. Filistin'in devletleşmesi tanınırken, Gazze'deki soykırıma devam edilmesi böyle bir ters orantı ve giderek Gazze'nin artık insansızlaştırma politikasına konu olması tabii ki büyük bir tezat esas itibarıyla" ifadelerini kullandı.

"Bir taraftan Filistin'i devlet olarak tanıyorsunuz diğer taraftan Filistin devletinin asli unsuru olan insan unsurunun yok olmasına en azından bir parçasını da Gazze'de göz yumuyorsunuz. Burada bir tezat var." diyen Fidan, birinci hedefin başarıldığını ve bunun "Filistin'in devletleşme meselesi" olduğunu söyledi.

Fidan, Filistin'in tanınmasının önemine değinerek, şu değerlendirmede bulundu:

"7 Ekim'de bu ilk savaş başladığında biz dedik ki Filistin işgali devam ettiği sürece, İsrail zulmü devam ettiği sürece, Filistinliler onurlu, bütünlüğü olan, egemen bir devlet sahibi olmadığı sürece, Orta Doğu'daki ne ilk savaş olacak ne son savaş olacak Filistinlilerle İsrailliler arasında. Hatta bu savaşın yayılma riski var. Dolayısıyla bir taraftan Gazze'deki savaşı durdurmaya yoğunlaşırken hemen gündeme iki devletli çözüm önerisinin bir an önce raftan indirilerek gerçekte hayata geçmesi konusunda ciddi bir atılım yapma eylemi getirdik.

Şimdi bu bizim ortaya koyduğumuz strateji diğer ülkeler tarafından da büyük oranda belirlendi, benimsendi çünkü bu kalıcı çözüm. Kalıcı çözümü gündemde tutmanız gerekiyor. Var olan krizi Gazze'de çözümlendirmeye çalışırken kalıcı çözümü hayata geçirmeniz gerekiyor. Bu aslında uluslararası toplumun da ilk başta özellikle Batı'nın biraz direndiği daha sonra da başka yol görmediği, kabullendiği bir yöntem oldu ve şu anda o noktaya geldik."

Uluslararası toplumun İİT öncülüğüyle mesafe katetmesi

Bakan Fidan, uluslararası toplumun İİT'nin öncülüğüyle mesafe katederken, İsrail'in başka bir hesap yapıp iki devletli çözüm fikrini öldürme konusunda adımlar attığının altını çizdi.

"Özellikle Gazze'de ortaya koyduğu tavır, Batı Şeria'da ortaya koyduğu tavır, fevkalade belirleyici. Uluslararası toplum artık burada kendi iktidarlarına bedel ödetiyor. Özellikle Batı'da bedel ödetiyor. Batı'da birçok ülke kendi toplumlarının kamuoyu baskısından hareketle Filistin'i tanıma noktasında adım atıyor" diyen Fidan, artık hiç kimsenin bu tarihi katliamın, soykırımın bir parçası olmak istemediğini dile getirdi.

Fidan, ancak bazı ülkeler için geç olduğunu söyleyerek, onların Yahudilere soykırım yapıldığında da Filistinlilere yapılan soykırımda da yanlış tarafta olduklarını belirtti.

Bazı ülkelerin kaderinin böyle olduğunu ancak bunun bilinçli bir tavırla yapıldığını ifade ederek, onların hiçbir şekilde hafifletici bir mazeretleri olmadığını aktardı.

Özgür Özel’den Ahmet Özer için tutuksuz yargılama çağrısı
Özgür Özel’den Ahmet Özer için tutuksuz yargılama çağrısı
İçeriği Görüntüle

Fidan, "Bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz çok şükür o noktada, biz faile veya kurbana değil hareketin kendisine bakıyoruz. Bir zulüm kime yapılırsa yapılsın zulümdür. Kim yaparsa yapsın yine zulümdür. Yani o, bu, başkası değişmez. Bu açıdan böyle bir aslında değer farklılığı da var" diye konuştu.

Toplantı marjında yapılan ikili görüşmeler

Toplantı marjında yapılan ikili temaslara değinen Fidan, Mısır, Irak, Suriye, İran ve Afrika'yla önemli gündemleri olduğunu ifade etti.

Fidan, Gambiya'nın 90'lı yılların başından itibaren Türkiye'nin askeri, ekonomik, teknik işbirliği alanında yoğun yatırım yaptığı bir ülke olduğunu, Cibuti ile yürüyen iyi ilişkileri bulunduğunu hatırlattı.

Bunun yanı sıra İran'la şu anda devam eden nükleer müzakereler ve savaş sonrası döneme ilişkin genel değerlendirmeler yapıldığını aktaran Fidan, "İran'ın Avrupa'yla yürüttüğü bir track var. Nükleer müzakerelerle ilgili... Bir de Amerika'yla ilgili şu anda askıda kalmış müzakereler..." dedi.

Bakan Fidan, yakın zamanda ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile görüştüğünü anımsatarak, şunları kaydetti:

"Orada bu konuyu da biz tartışmıştık. Oradan gelen birtakım yorumlar ışığında bu yeni gündemi değerlendirme imkanımız oldu. Terörle mücadelenin belli detaylarına girdik. Irak'ı biliyorsunuz seçimler var ekim ayı içerisinde. Seçimlerden önce aslında Sayın (Irak Başbakanı Muhammed Şiya es) Sudani döneminde başlatılan ikili işbirliğine ilişkin önemli konular var. Su alanında işbirliği, kalkınma yolu meselesi, terörle mücadele, enerji işbirliği birçok konuda iş adamlarının ortaya koydukları projeler, aslında çok dinamik bir gündem var."

Gündemin heyecanlı hem de sorunlu alanlar olduğunu kaydeden Fidan, Türkiye'de devam eden Terörsüz Türkiye sürecini de ele alma imkanı olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, Mısır ile Gazze'ye yapılacak muhtemel yardımın ve anlaşma konusunun ele alındığını ifade ederek, birçok küresel meselenin görüşüldüğünü anlattı.

Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı (Esad Hasan) Şeybani ile de sık sık görüştüğünü ve son dönemde yaptığı temaslarına değindi.

"Suriye'de bir dönem bitti ama daha kolay bir dönem başlamadı"

Fidan, "Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, güvenliğine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik. Ama 8 Aralık'tan hemen sonra da söylemiştik. Suriye'de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek. Sorun alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye'nin sorumluluğu yüksek" dedi.

Bölge ülkeleriyle beraber el ele verip başta İsrail saldırıları karşısında ülkenin toprak bütünlüğünü korumak üzere ve birçok konuda işbirliği yapılması gerektiğinin altını çizen Fidan, içeride de uluslararası bazı aktörlerin hedefine, amacına hizmet edecek çeşitli gruplar olduğunun bilindiğini söyledi.

Fidan, bunların iyi yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak, öte yandan Suriye'nin çok ciddi yatırıma, kamu kapasitesinin ilerletilmesine ve altyapının geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Bu meselelerin zaman alacağına ancak önemli olanın bunların yapılabilecek siyasal ortamın, güvenlik ortamının tesis edilmesi olduğuna işaret ederek, "Ama siyasal ve güvenlik ortamı tesis edilmediği zaman, burada bir tereddüt hasıl olduğu zaman, problem hasıl olduğu zaman saydığım diğer alanlarda da bir gelişme olmuyor. Dolayısıyla biz bunun çok ciddi şekilde bilincindeyiz. Bu konudaki adımları nasıl atıyoruz, bölge ülkeleriyle onu da konuştuk" diye konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi