Silivri Cezaevi'nde tutulu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik sözleri nedeniyle açılan davanın ikinci duruşması bugün görülüyor.
İmamoğlu, savunmasında şunları söyledi:
“Bugün yine Silivri’de, mahkemenin daha önce 1. celsesini burada yaptığı yargılamanın başladığı bu davanın 2. celsesinde buradayız. Silivri’de yargılanmak benim kabul etmediğim bir durumdur. Önce bazı değerlendirmeler yapacağım. Sadece 10 gün önce dünya hayatının fani olduğunu derinden hissettik. Bu dünyadan göçerken insanlarda güzel duygular bırakmayı başaran en özel insanlardan birini, Ferdi Zeyrek kardeşimizi kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık. Yanında olamadık. Dua ettim, mekanı cennet olsun. Halkın, insanları kategorize etmeyen bir yöneticiye duyduğu üzüntünün yansımasıdır insanların sel gibi sokaklara akarak bir insanı uğurlaması.
“Koltuk sevdası içerisinde olan yöneticilerin sonucu savaştır”
Ülkemiz ve coğrafyamız açısından çok kritik günler geçiriyoruz. Şu anda bir yargılamanın içerisindeyiz ancak ülkenin daha önemli meseleler içerisinde olduğunu da not düşmeliyiz. Yargının ve adaletin, ülkemizin zor bir döneminde adalet duygusunu yükseltmesinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. İsrail’in Gazze’ye yaptıkları çok acı. Müdahalede bulunulmayan İsrail’i, ülke olarak kınama dışında bir pozisyon alamamasının üzüntüsü içerisindeyiz. Bazı savaşlar vardır toprak için değil, zihniyetlerin çatışması içerisindeyiz. Ülkelerde demokratik yönetimler ortadan kalktığında, koltuk sevdası içerisinde olan yöneticilerin sonucu savaştır.
Bugün Silivri’de değil Çağlayan’da olmam gerekirdi. Yüce Türk yargısı için asl burada olmayı kabul etmiyorum ve içime sindiremiyorum.
“Uluslararası itibar kaybı yaşıyoruz”
Daha önemli bir nokta ise ben buraya nereden geldim. Tarihte görülmemiş bir şekilde 90 gündür tutuklu bulunduğun Silivri zindanından geliyorum. Uluslararası itibar kaybı yaşadığımız dava nedeniyle burada tutuluyorum.
“Halkçı bir belediyecilik yaptığımız için buradayım”
Bu işin içerisinde olan herkesin kulaklarını çınlatacağım. İstanbul’u bu zihniyete karşı tam 3 kez kazandığım için bu zindandayım. 16 milyon kişiye, ayırmadan, insanlığa hizmete kutsal bir çerçeveden bakan, herkesin derdine ortak olan halkçı bir belediyecilik yaptığımız için buradayım. İstanbul’un muhafızı olduğumuz için buradayım. Ön seçimde dünya tarihinde ilk kez 15,5 milyon kişinin oyunu alarak cumhurbaşkanı adayı olduğum için buradayım.
“Biz yargılanmıyoruz, direkt cezalandırılıyoruz”
Biz yargılanıyor muyuz? Bizim yargılandığımız falan yok. Tutsak, 100 kilometrelerce uzağa gönderilen bir zulmün içerisinde adeta cezalandırılıyoruz. Geçmişi suç dolu insanların iftiralarıyla cezalandırılıyoruz. Sahur vaktinde yüzlerce polis ev basıyor bir ağızdan çıkan emir ile. Çağırdığınızda gelecek insanların evlerine baskın yapıldı. Aynı senaryo defalarca uygulandı. Biz yargılanmıyoruz, direkt cezalandırılıyoruz.
İpek Elif Atayman tepkisi
600 kilometre ötede, sıcak havada götürüyorsunuz kadını. Ranza yok, yerde yatırılıyor kadın. Yüce Türk yargısı buna nasıl boyun eğebilir? Bu nasıl yapılır bir kadına?
“Bu mu hukuk devleti, bu mu adalet?”
Gençler protesto haklarını kullanıyor diye aylarca cezaevinde tutuldu. Yazık değil mi 90 gün burada tutuldular. Biz yargılanmıyoruz, direkt cezalandırılıyoruz.
Adalet kimi koruyacak, kime sahip çıkacak? Adalet mülkün temelidir ancak onun sahibi de bu millettir. Gasp edilmiş belediyenin başkanının yerine mecliste seçilen birinin sevinç naraları atmasını görüyoruz. Bu mu hukuk devleti, bu mu adalet?
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım. Bu ülke, kendisine bunları yaşatan insanlara hukuk karşısında hesabını da günü gelince sorar.
“Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır”
‘Bana dokunmayan yılan 1000 yıl yaşasın’ diye bir atasözü var. Bu bize uygun değil. ‘Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır’ sözü bize daha uyuyor. Burada şeytan ve yılandan neyi kast ettiğimi çok iyi biliyorsunuz.
Bugün burada iktidarın hoşuna gitmeyen her muhalif duruş ve 10 milyonlarca kişinin iradesi yargılanmaktadır.