İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuştu.
AK Parti milletvekilleri tarafından Meclis’e sunulan ve zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören yasa teklifi TBMM Komisyonu’ndan geçmesine tepki gösteren Dervişoğlu, “Zeytin ağaçlarını taşıyacaklarmış. Nereye taşıyacaksınız? Sarayın bahçesine mi?İmara açtığınız ormanların, koruların ağaçlarını taşıdığınız gibi mi taşıyacaksınız? Anadolu toprağı sizin offshore hesabınızdaki para mıdır da mı taşıyacaksınız!” ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;
“Zeytin ağaçlarını taşıyacaklarmış, nereye taşıyacaksınız?”
Yağma, yüzyıllardır bu topraklardan, Anadolu’dan, Ortadoğu’dan Afrika’dan elini çekmedi. Emperyalistlerin kendileri gitse bile, yerlerine bıraktıkları diktatörler hüküm sürmeye devam ediyor. Tam da bu tablonun parçası olarak, Türkiye’yi yanı başımızdaki köhne krallıklar ve diktatörlükler gibi, yeraltından çıkardıklarıyla yönetmeye heves eden iktidarın, Anadolu’yu ve onun binlerce yıllık zenginliklerini gözden çıkarması bundandır. Zeytin sadece kendi sofralarına girmesi gereken bir nimet, zeytinyağı, sadece kendilerinin ekmek banması uygun olan bir şifaya dönüşüyor.
Zeytin ağaçlarını Taşıyacaklarmış. Nereye taşıyacaksınız? Sarayın bahçesine mi? İmara açtığınız ormanların, koruların ağaçlarını taşıdığınız gibi mi taşıyacaksınız? Anadolu toprağı sizin offshore hesabınızdaki para mıdır da mı taşıyacaksınız!
“’Yurtta sulh, cihanda sulh!’ Düsturuna sıkı sıkıya sarılmalıyız”
Özellikle ABD’nin müttefiklik hukuku çerçevesinde İran’a saldırırken, Türkiye’ye danışıp danışmadığı meraka konu bir husustur. Bu yönde bir işaret yoktur.
Türkiye, komşularının aleyhine faaliyet yürüten alçaklıklardan uzak bir ülke olmak durumundadır. Türkiye’nin ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh!” düsturuna sıkı sıkıya sarılması, en çok bu tür kriz ve çatışma zamanlarında hatırlanması ve ders alınması gereken, bir özlü sözden öte, bir felsefe olduğu anlaşılmak mecburiyetindedir. Cumhur Koalisyonunun kadrolu ve geçici ortaklarının iç kamuoyuna ve oy tabanına yönelik; “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir. Her türlü cenge hazır olmalıyız,” türünden, sorumsuzca söylemlerine ülkemizin ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin klavye delikanlılarının hezeyanlarına değil, Türklüğüyle gurur duyan devlet adamlarına ihtiyacı vardır. Burası, karikatür kuzey kore değildir, mollaların kum havuzu değildir, Tanrı diye şeytana tapan bir takım canilerin hükmü altındaki İsrail de değildir.
''Gerekli tedbirler alınmalı''
'İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye'dir' söylemlerine de tepki gösteren Müsavat Dervişoğlu, Böyle bir tehdit değerlendirmesi varsa iktidardaki Cumhur Koalisyonun açık, gizli liderleri bunu kamuoyu önünde seçmen tabanını konsolide etme kurnazlığına alet etmek yerine, ilgili kurumlarla gerekli tedbirleri almalı, buna uygun savunmanın güçlendirilmesi adımlarını, başta tam teşekküllü, entegre ve tam operasyonel bir hava savunma sistemi ve yeni nesil muharip savaş uçakları edinilmesi olmak üzere, derhal atmalıdır. Bu işlerde gayri ciddiliğe, şakaya yer olmadığının artık yeterince görülmüş olması gerekmektedir. Karşımızda bir savaş suçlusu ve insanlığa karşı suç işlemiş bulunan Netanyahu ile 'sonsuz savaşları bitirme' vaadiyle seçim kazanıp iş başına gelince hepsinden çark eden bir Trump bulunmaktadır. İkisi de birbirinden pervasızdır ve güvenilmezlerdir. Bunlardan Trump, Erdoğan'a istediğini yaptırabilmiş olmakla övünmektedir. Bugün Cumhur koalisyonu, Türkiye’nin stratejik yüküne ve stratejik en zayıf halkasına dönüşmüş durumdadır. Cumhur koalisyonunun 'iç cepheyi sağlamlaştırmak'tan anladığı, terör örgütleriyle müzakere ederek ömür boyu başkanlık garantisi almaya çalışmaktır. Türk vatandaşlığı ve Türk milleti tanımlarının üzerinde oynanarak, bölücülere jest yapmak gayretinden ibarettir. Ömür boyu başkanlık ve kendi elleriyle zayıflattıkları ekonominin çökmemesi uğruna, Erdoğan’a istediğini yaptırabilmiş olmakla övünen Trump’a sesini çıkaramayan, bu son ABD saldırısını bile sadece; 'İran’ın egemenliğine yönelik saldırılar kimden gelirse gelsin tasvip etmiyoruz' diyerek geçiştiren bir yönetim anlayışı vardır. En büyük milli güvenlik sorunumuz aslına bakarsanız tam olarak budur diye konuştu.