DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ilişkin iddianameye dair değerlendirmelerde bulundu. Doğan, iddianamenin “devletin demokratik siyaset alanına müdahalesini yargı eliyle gerçekleştirdiği yönündeki kanaatleri pekiştirdiğini” öne sürdü.

İstanbul'da kumpir ve midye yiyen iki çocuk öldü
İstanbul'da kumpir ve midye yiyen iki çocuk öldü
İçeriği Görüntüle

Doğan, ayrıca Gürcistan’da düşen askeri kargo uçağında hayatını kaybeden 20 asker için başsağlığı dileyerek, kazanın tüm yönleriyle araştırılması ve sonuçların kamuoyuyla paylaşılması çağrısında bulundu.

Basın toplantısında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın durumuna da değinen Doğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen tahliye edilmemesini eleştirerek, “Kobani davası siyasi talimatlarla kurgulanmış bir davadır. Bu davadan bir rövanş duygusuyla vazgeçilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.

Doğan, şunlar kaydetti:

"AİHM, Demirtaş kararıyla yıllardır söylediğimiz hukuksuzluğu açıkça tescilledi. Bu karar başta Demirtaş olmak üzere tüm Kobani kumpas davası tutsaklarını ve tüm siyasi davaları esastan ilgilendiriyor. O yüzden yaklaşım değişmeli, tutum değişmeli. Buna rağmen en temel hukuk ilkeleri yok sayılıyor ve bu kararı uygulamamakta ısrar ediliyor. Demirtaş'ın tutukluluk hali daha fazla vakit kaybetmeden sona ermeli. Artık Demirtaş bir dakika dahi tutuklu kalmamalı, Kobani kumpas davası tutsaklığı derhal bitirilmelidir. Yol belli. AİHM'in saptadığı ihlale önce son vermek. Bu saatten sonra hak ihlalinin neden olduğu sonuçları ortadan kaldırmak ve benzer hak ihlallerinin doğmasını engellemek gerekiyor. AİHM kararını uygulamayarak geçirilen her dakika AİHM kararını tanımamak anlamına gelir. Anayasayı ihlal anlamına gelir. Taraf olduğunuz uluslararası sözleşmeleri yerine getirmeyerek ve hukuk devletine dönmek yerine hukuksuzlukta ısrar etmek demek olur. Ayrıca hukuk devletine dönme fırsatlarını ıskalama niyetinde olduğunuzu gösterir. AİHM kararlarını uygulayın. AYM kararlarını uygulayın. Siyasi nedenlerle hapiste tuttuğunuz siyasetçileri serbest bırakın. Çünkü bunun siyasi rövanş nedeniyle yapıldığını yalnızca biz değil, bugün Türkiye kamuoyunun neredeyse tamamı biliyor. Bu ısrar neyin ısrarı?

"Selçuk Mızraklı'yı hukuksuz bir biçimde hapiste tutmak için gerekçe aramanıza gerek yok"

Demirtaş'ın kendi deyimiyle hücredeki tek arkadaşı Selçuk Mızraklı. Şimdi Mızraklı infazının bir yıl altına düşmesi nedeniyle eylül ayında açık cezaevine geçme ve denetimli serbestlik hakkından yararlanmak için Cezaevi İdare ve Gözlem Kuruluna ilk başvurusunu yaptı. Kurul talebini reddetti. Geçtiğimiz günlerde aynı kapsamda tekrar bir başvuruda bulundu. Talebi ikinci kez reddedildi. Peki nedenmiş biliyor musunuz? Cezaevine İdare ve Gözlem Kurulu, 'Kurumumuzda bulunduğu süre içerisinde terör örgütünden ayrıldığına dair bir beyanı bulunmadı' diyor. Selçuk Mızraklı hekim, eski Diyarbakır milletvekili, yerine kayyum atandıktan sonra tutuklanan eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanı, Diyarbakır'da Tabip Odası başkanlığı yapmış ve Sarmaşık Derneği'nde yoksullukla mücadele etmiştir. Yıllardır barış, demokrasi, eşit yaşam mücadelesi veren bir insan. Selçuk Mızraklı'yı hukuksuz bir biçimde hapiste tutmak için gerekçe aramanıza gerek yok. Aksine bu hukuksuzluğu gidermenin yolunu açmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Yıllardır rehin tutulan düşünce suçlularının artık yalnızca düşündükleri için cezalandırıldıkları bir ülke olmamalı Türkiye. O düşüncelerini özgür biçimde örgütleyebildikleri bir ülke olmalıdır. Bu işkenceye son verilmeli. Kah Cezaevi İdare ve Gözlem Kurullarıyla, kah uygulanmayan AİHM kararlarıyla, kah uygulanmayan AYM kararlarıyla sürdürülen tüm tutsaklıklar sona ermeli. Yasal düzenlemeye gerek duymadığımız yapılması gereken apaçık AİHM ve AYM kararlarının tanınması gibi kararlardan başlayabiliriz. Bu bile Türkiye'de o kadar çok değişiklik yaratacaktır ki zedelenmiş güven duygusunu yeniden tazeleyecek adımlar olacaktır.

"İBB soruşturması süresince ihlal edilen adil yargılanma hakkı binlerce sayfalık iddianame ile de ihlal edildi"

Şimdi bunları konuşurken ne oldu? Bu iddianamelerin nelere dayandığını, ne yazık ki yargının siyasete alet edildiğini hepimiz bir şekilde yaşayarak nerede durursak duralım, hangi siyasi partide olursak olalım var olan duruma itiraz ediyorsak, muhalefet ediyorsak bir şekilde bedelini ödüyoruz. Bunlardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili hazırlanan iddianame. Yine binlerce sayfa yine yüzlerce yıl hapis cezası isteniyor. Şu ana kadar yapılabilen tahmini hesaplamalarla Ekrem İmamoğlu için 2 bin 352 yıl hapis cezası isteniyor.

Soruşturma süresince ihlal edilen adil yargılanma hakkı binlerce sayfalık iddianame ile de ihlal edildi. Tutuksuz yargılanması gereken kişiler tutuklu yargılanarak da adil yargılanma hakkı ihlal edildi. Ayrıca binlerce sayfalık iddianame aynı zamanda savunma hakkı ihlali anlamına da geliyor.

"Uluslararası kamuoyunda siyaseten rekabet edemediğiniz birini hapsettiğinizi düşünüyor insanlar..."

Devletin demokratik siyaset alanına müdahalesini yargı eliyle gerçekleştirdiğine dair oluşan kanaatleri pekiştiren iddianameler, dava dosyaları dışında ne yazık ki bir şey görmüyoruz. Bu artık yalnızca bizim tespitimiz değil. Bu binlerce sayfalık iddianamenin 19 Mart'tan bu yana süren operasyonların nedeninin iddia edildiği gibi yolsuzluk olduğuna toplum inanmıyor. Böyle düşünmüyor. Anketler, kamuoyu araştırmaları bugüne kadar bizim de sahada gözlemlediğimiz bu verilerle doğru orantılı sonuçlar çıkarıyor. Demek ki toplum yürütülen tüm bu operasyonların hem içinden geçtiğimiz dönemin temposuna uygun olmadığı düşünüyor. Hem siyasi amaçlarla yapıldığını düşünüyor. Yani siyaseten rekabet edemediğiniz birini hapsettiğinizi düşünüyor insanlar. Tıpkı Demirtaş'ın olduğu gibi...

İddianamelerle ilgili 16 baronun ortak açıklaması var. Halkın özgür iradesiyle seçtiği temsilcileri ve partileri yargı eliyle siyasetsizleştirme çabaları Anayasanın 2. maddesinde güvence altına alınan demokratik hukuk ilkesine de aykırı, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğüne de açıkça aykırı bulduklarını ifade ediyorlar ve yaptıkları açıklama yalnızca bununla sınırlı değil. Bu bugün Cumhuriyet Halk Partisi için yapılıyor. Yarın bir başka siyasi partiye aynı hukuksuzluk yönelebilir. Halk iradesini, hukukun üstünlüğünü, bağımsız yargıyı ve demokratik siyaseti bedeli ne olursa olsun savunmaya devam edeceğiz. Kime yapılırsa yapılsın, hukuksuzluk karşısındaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Siyasete yargı eliyle değil, ancak siyaset yaparak karşılık verilebilir. Barış ve demokratik toplum sürecinin ivme kazanması da adalet, demokrasi ve hukukun tesisiyle sağlanabilir.

"Beklentimiz 'Komisyon İmralı'ya gidecek mi?' sorusunun sürece hız ve güç kazandıracak şekilde olumlu yanıt bulması"

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun bu hafta yapılması öngörülen toplantı yaşanan elim uçak kazası ve can kayıpları nedeniyle ertelendi. Tekrar hayatını kaybeden askerlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Ailelerine, sevenlerine, sevdiklerine, yakınlarına, tüm Türkiye'ye başsağlığı ve sabır dileklerimizi iletiyoruz. Komisyon önümüzdeki hafta toplanıyor. Beklentimiz, 'Komisyon İmralı'ya gidecek mi?' sorusunun artık sürece hız ve güç kazandıracak şekilde olumlu yanıt bulması ve ilk toplantıda Öcalan'la görüşme kararının alınması, Sayın Öcalan'dan da görüşme önerilerinin komisyona ulaşması hep altını çizdiğimiz gibi kritik önem taşıyor. Çünkü Komisyon'un yaşamsal işlevi de Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin siyasi ve hukuki zeminini oluşturmak.

"Tarih ezber bozanları da ezberlere tutunmayı tercih edenleri de kaydediyor"

O yüzden iktidarından muhalefetine komisyonda yer alan tüm siyasi partilerin bu konuya dair yapılacak toplantıda alacakları inisiyatif Türkiye'nin bugünü ile ilgili bir karar değil. Türkiye'nin yarını ve hatta gelecek yüzyılını belirleyecek bir inisiyatif. Temennimiz tüm siyasi partilerin kalıcı barıştan, demokrasiden ve eşit bir yaşamdan yana pozisyon almaları, tıpkı komisyondaki siyasi partilerin bugün bu meseleye dair yan yana geldikleri gibi aynı şekilde Öcalan'la görüşme kararının alınması ve Komisyon'dan bir heyetin oradaki tüm siyasi partilerin katılımıyla birlikte oluşturulması ve bu heyetin bir an önce bu görüşmeyi gerçekleştirmesidir. Toplumsal barış korku duvarlarıyla değil, eşit kardeşlikle sağlanabilir. Tarih ezber bozanları da ezberlere tutunmayı tercih edenleri de kaydediyor. Biz ilk günlerde yaptığımız ezber bozma çağrısını yineliyoruz. Ezberlere tutunmak değil, yeni bir dönemin sayfalarını açmak, yeni bir başlangıcı kalıcı hale getirmek için ivedilikle bu adımın atılmasını temenni ediyoruz."

Kaynak: Haber Merkezi