Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanması talebiyle 1995 yılından bu yana Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 1060'ıncı haftada da meydandaydı.
Cumartesi Anneleri 1062. haftada 28 Temmuz 1993’te henüz 19 yaşındayken Bitlis’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe için adalet istedi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
"Demokratik, çoğulcu ve herkesin kendini ait hissettiği bir Türkiye inşası amacıyla kurulan TBMM Komisyonu, 5 Ağustos’ta çalışmalarına başladı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasında belirttiği gibi, bu komisyon hakikatin inkâr edilmediği, duyguların görmezden gelinmediği ve siyasetin çözüm üretme cesareti gösterdiği bir anlayışı temsil edecekse; Cumartesi Anneleri/İnsanları olarak bizlerin de dinlenmesini talep ediyoruz.
Cumartesi Anneleri’nin varlığı, geçmişte yaşananların hâlâ kanayan bir yara olduğunun göstergesidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, ancak bu gerçeğin kabul edilmesi ve bu yarayı kanatan acıların tanınmasıyla mümkündür. Bunun için de önce, susturulmak istenenlerin sesi ve talepleri duyulmalıdır.
3 kişi tarafından kaçırıldı
19 yaşındaki Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. 28 Temmuz 1993’te Bitlis şehir merkezinde, silahlı ve telsizli üç kişi tarafından kaçırıldı. Ailenin ve gazetenin tüm başvurularına rağmen devlet kurumları, Ferhat’ın gözaltına alınmadığını söyledi.
Kaçırılmadan sonra aileye telefon eden bir kişi, Türk İntikam Tugayı adına Ferhat’ı kaçırdıklarını, serbest bırakılması için babası İshak Tepe’nin DEP Bitlis İl Başkanlığı’ndan istifa etmesi ve 1 milyar lira ödemesi gerektiğini söyledi. İshak Tepe, telefondaki sesi, kısa süre önce kendisini tehdit eden Tatvan Tugay Komutanı Korkmaz Tağma’ya benzetti.
Ferhat’ın ağır işkence görmüş bedeni, 13 gün sonra “meçhul kişi” olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulundu. Resmî kayıtlara göre Ferhat, kaçırıldığı yerden yaklaşık 400 km uzaklıktaki Hazar Gölü’ne yüzmeye gitmiş, yüzme bilmediği için boğulmuştu. Ancak bedeninde işkence izleri vardı ve 14 tanık, onu Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda gördüğünü beyan etmişti.
AİHM, soruşturmadaki eksiklere işaret etti
İç hukuk yollarından sonuç alınamayınca aile AİHM’e başvurdu. AİHM, soruşturmada 'şaşırtıcı eksiklikler' olduğunu, hükümetin bilgi ve tanıklara ulaşımı engellediğini, etkin soruşturma yürütmediğini belirterek Türkiye’yi mahkûm etti. Anayasa Mahkemesi de 2016’da “etkili soruşturma yapılmadığı” gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi ancak zamanaşımı gerekçesiyle dosyanın yeniden açılmasını engelledi.
Sonuç olarak, AİHM’in de vurguladığı gibi, iç hukukta 'etkili bir soruşturma yürütme hususunda bilinçli olarak gösterilen yargısal direnç' bugüne kadar devam etti. Adli süreç, Ferhat Tepe’yi işkenceyle öldürenler ve bedenini kaybedenler için cezasızlıkla sonuçlandı.
Ferhat’ın kaybedilişinin 32. yılında bir kez daha vurguluyoruz: Gerçek bir adalet sistemi, sadece suçluyu cezalandırmakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki suçların önüne geçer. Bu nedenle cezasızlıkla mücadele, adaletin tesisi için atılması gereken en önemli adımlardan biridir.
Kaç yıl geçerse geçsin Ferhat Tepe için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."