Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul-Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta (10 Mayıs 2025) Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.

Cumartesi Anneleri 1052. haftada gözaltında kaybedilen Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için adalet istedi.

Açıklama şöyle:

“Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için adalet istiyoruz”

"31 yıl önce bugün gözaltında kaybedilen Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ı unutmadık.

Zorla kaybetmeler, baskıcı rejimlerin toplumda sessizlik ve itaat kültürünü pekiştirmek için sıklıkla başvurdukları bir yöntemdir. Bu uygulama, tüm toplumu derinden etkileyen ve sürmekte olan travma yaratmaktadır. Bu nedenle geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerinin üzerindeki sis perdesi kaldırılmalı, gerçekler gün yüzüne çıkarılmalı ve sorumlular etkin yargı süreçleriyle cezalandırılmalıdır. Ancak bu şekilde benzer suçların tekrarı önlenebilir.

Gözaltında kaybetmelere karşı yürütülecek etkili mücadelenin ilk adımı, sürekli ve kararlı bir farkındalık çalışmasıdır. Fakat zorla kaybedilenlerin yakınları, hakikate ve adalete ulaşma mücadelesinde tüm haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Tüm engellemelere rağmen her yıl Kayıplar Haftası kapsamında düzenlenen etkinliklerle gözaltında kaybedilenleri anıyor; hakikate, adalete ve barışa ulaşma talebimizi daha yüksek sesle dile getiriyoruz.

1052. haftamızda, “Sessizlik suça ortaklıktır. Hakikati bilme, adalete erişim ve barış içinde yaşama hakkını savunmak, hem kaybedilenlerin hatırasına hem de toplumun geleceğine olan borcumuzdur” diyerek Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilme hikayelerini kamuoyu ile paylaşmak için buradayız.

20 Nisan 1994’te Bolu Komando Tugayı’na bağlı birlikler, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Çağlayan Köyü civarında kamp kurdu. Aynı birlik, 24 Mayıs’ta Deveboynu mezrasına gelerek köydeki 46 yaşındaki Mehmet Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı yanlarına aldı. Ailelerinin “Onları nereye götürüyorsunuz?” sorusuna askerler, “Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin” yanıtını verdi.

Soylu’dan süreç açıklaması: Taşları temizlemeye çalışıyoruz Soylu’dan süreç açıklaması: Taşları temizlemeye çalışıyoruz

Ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığı’na giden aile, Örhanların akıbetini sordu. Komutan Ahmet Potaş, onları Kulp’a gönderdiklerini söyledi. Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ise bilgisinin olmadığını belirtti.

Bölgedeki karakollardan cevap alamayan aile, Kulp Başsavcılığı’na, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na, OHAL Valiliği’ne, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’na ve Adalet ile İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular yaptı.

Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltına alındığına, önce Serik Karakolu’na ardından Lice Jandarma Karakolu’na, son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı. Ancak Kulp Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994’te başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Sonrasında da dosya zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.

“Yargılama yolunu yeniden açın”

Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 6 Kasım 2002 tarihli kararında Türkiye’yi sorumlu tutarak, “Örhan kardeşlerin gözaltına alındıktan sonra yaşamlarını yitirdikleri varsayılmalı ve bu ölümlerden devlet sorumlu tutulmalıdır” tespitinde bulundu (Başvuru No. 25656/94).

Ailenin ve İHD’nin kararlı çabaları sonucunda, 2003’te Mehmet Selim ve Hasan Örhan’ın kemikleri Kulp’a bağlı Bağcılar Köyü yakınlarındaki toplu mezarda bulundu. Ancak Cezayir Örhan’ın akıbeti hala bilinmiyor.

1052. haftamızda bir kez daha yargı makamlarına sesleniyoruz: 31 yıldır devam eden hukuksuzluğa son verin. AİHM’in verdiği ihlal kararını esas alarak Örhanlar dosyasında zamanaşımı engelini öne sürmeden yeniden yargılama yolunu açın.

Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Selim, Hasan ve Cezayir Örhan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."

Kaynak: Haber Merkezi