Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Şenlik (Xiraba) köyünde, 28 Eylül 2009’da koyunlarını otlattığı sırada atılan havan mermisi sonucu 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un yaşamını yitirmesinin üzerinden 16 yıl geçti. Ceylan Önkol'un cezasızlıkla sonuçlanan dosyasında ciddi çelişkiler olduğunu ifade eden İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz, yargı makamlarını cezasızlık politikalarından vazgeçmeye çağırdı.
“Tanık beyanları ile karar arasında çelişki var”
Mezopotamya Ajansı’ndan Rukiye Payiz Adıgüzel’e konuşan dosyayı takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, Ceylan Önkol'un yaşamını yitirmesine dair ailelerin ve görgü tanıklarının beyanları ile verilen kararlar arasında ciddi çelişkiler olduğunu belirtti. Soruşturmanın başından itibaren ısrarlı bir şekilde Ceylan'ın elinde tuttuğu bir metali, mahalle yerinde bulunan bir patlayıcı maddeye temas ettirmesi sonucu yaşanan patlama sonucunda olmuş gibi yürütüldüğünü anımsatan Yılmaz, "Velev ki Ceylan'ın elindeki bir metalin, patlayıcı maddeye temas etmesi sonucu patladığı yönündeki iddianın doğru olduğunu kabul edelim. Ceylan'ın yaşam alanının olduğu bir yerde patlayıcı maddenin ne işi var?" diye sordu.
Türkiye'nin de tarafı olduğu Ottawa Sözleşmesi'ne göre Türkiye'nin sınırları içerisinde bulunan kara mayın ve savaş artıklarını temizlemesi gerektiğini anımsatan Yılmaz, Türkiye'nin 15 yıldır bunu gerçekleştirmediğini kaydetti. Yılmaz, "Ceylan'ın yaşamını yitirmesine neden olan olayda da devletin iddia ettiği gibi bir patlama sonucu bir yaşam hakkı ihlali ortaya çıkmışsa da burada yine sorumluluk devletindir, yaşam alanlarına patlayıcı maddeleri bırakan askeri görevlilerinindir" ifadelerini kullandı.
“Unutturmaya çalışan bir politikayla karşı karşıyayız”
Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne işaret eden Yılmaz, "Gerçekten bir çatışma çözümünü konuşuyorsak, bir barış ortamının kurulacağından bahsediyorsak; geçmiş dönemde yaşananlarla yüzleşilmesi gerekiyor. Yüzleşmeyi bırakın, unutturmaya çalışan bir politikayla karşı karşıyayız" diye belirtti.
Lice Belediyesi'ne atanan kayyımın 2017 yılında, Ceylan Önkol’un isminin verildiği bir parkın ismini değiştirdiğini hatırlatan Yılmaz, "Başka kentlerde de benzer durumlarla karşılaştık. Bu bizatihi devletin yüzleşmekten uzaklaşmak istediğini hatta bir bütün olarak bu olayları topluma unutturmaya çalıştığını bize gösteriyor. Bu sağlıklı bir barışı inşa etmenin önündeki en büyük engellerden biridir. Bugün çocuklarını yitiren ailelere baktığımızda evet, barışı destekliyor, barışın gelmesini istediklerini ifade ediyor; ama maruz kalmış oldukları ihlallerin giderilmesi gerektiğini de ifade ediyorlar. Devletten bir özür beklentileri var. Bu suçları işleyen faillerin yargılanması gerektiği yönünde ısrarlı bir talepleri var ve bu çok haklı bir talep. Çocukların uğradığı ihlaller konusunda devletin çok cesur ve sorumluluk sahibi bir pozisyonda yer alması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
“Faillerin belirlenmesi mümkün”
Yılmaz, cezasızlıkla sonuçlanan Ceylan Önkol dosyası gibi dosyalarda, etkili bir soruşturmayla yeni delillerin ortaya çıkarılabileceğini vurgulayarak, "Bu tarz olaylarda soruşturmalar çok yüzeysel ve aceleye getirilerek yapılıyor. Bir yüzleşme süreci olacaksa hem Ceylan'ın dosyasında hem de bugüne kadar cezasızlıkla sonuçlanıp kapatılan dosyaların tamamında yeniden soruşturmaların açılması mümkün. Bu yürütülen soruşturmalarda yeni delillerin ortaya çıkmasıyla faillerin belirlenmesi ve yargılanması da mümkündür. Talebimiz tam da budur. Siyasi saiklerle verilen kararlardan vazgeçilip ve evrensel hukuk standartlarında yargılamaların yapılmasını talep ediyoruz" diye konuştu.
Ne olmuştu?
12 yaşındaki Ceylan Önkol'un, 28 Eylül 2009'da Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Şenlik (Xiraba) köyün mezrasında hayvanları otlatırken karakoldan atılan havan mermisiyle katledilmesinin üzerinden 16 yıl geçti. Soruşturma savcısı "can güvenliğinin olmadığını" öne sürerek, 3 gün sonra gittiği olay mahallinde, Ceylan Önkol'un annesi Saliha Önkol, kızının parçalanmış bedenini eteğinde topladı ve olay yerindeki bütün delilleri, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim etti. Jandarma komutanlığı ve emniyet tarafından hazırlanan raporda, Ceylan'ın patlayıcıya tahra (eğri budama bıçağı) ile vurduğu iddia edildi. Jandarma yetkilisi Yüksel Şanlıtürk'ün hazırladığı raporda ise Önkol ailesinin, "devletten tazminat alabilmek için kendini mağdur gibi gösterdiği" iddia edildi.
Önkol ailesinin avukatları, Mayıs 2012'de de soruşturmanın etkin ve tarafsız yürütülmemesi, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerin reddedilmesi, aradan geçen süreye rağmen dava açılmaması ve şüphelilerin bulunmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yaptı. AİHM, 17 Ocak 2017'de "etkin soruşturma yükümlülüğü" ve "yaşam hakkı" başvurularını reddetti.
Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, 30 Nisan 2014'te Ceylan Önkol'un ölümüyle ilgili başlattığı soruşturma dosyasında, "dosyadaki kanıt ve raporların faillerin tespiti için yetersiz olduğu" gerekçesiyle failleri açısından "daimi arama kararı" verdi. Önkol ailesi avukatları, ayrıca İçişleri Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi tazminat talebiyle Diyarbakır 2'nci İdare Mahkemesi'nde de dava açtı. Mahkeme, aileye tazminat ödenmesine karar verdi.
Danıştay, 16 Mayıs 2019'da Önkol'un ailesine tazminat ödenmesi kararını bozdu ve tazminat davasının "kusursuz sorumluluk" ilkesi veya "hizmet kusuru" ilkesi kapsamında görülmesi gerektiğine hükmetti. Bunun üzerine İdare Mahkemesi, 8 Mart 2021'de aileye toplamda 283 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Olayda, Önkol'un yüzde 10, idarenin ise yüzde 90 kusurlu olduğu kararlaştırıldı. Hem Önkol ailesi avukatları hem de bakanlık avukatları bir kez daha Ceylan Önkol'u yüzde 10 kusurlu bulan karara karşı, Danıştay'a temyiz başvurusunda bulundu. Ceylan Önkol'un katledilişinin üzerinden geçen 16 yıla rağmen tek bir fail yargılanmazken, Danıştay'daki dosya 4 yıl geçmesine rağmen sonuca bağlanmadı.