Uluslararası Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi'nde açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, “Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan bütün arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı. Şimdi ben buradan soruyorum: Meclise başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz, nasıl unutabiliriz? Okullarda, üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz? “411 el kaosa kalktı” manşetinin temsilcisi olduğu karanlığı nasıl unutabiliriz?” ifadelerini kullandı.
“Kadının olduğu yerde barış olur, kadının olduğu yerde birlik olur”
Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
Burada şunun altını dikkatle çizmek istiyorum; İdeal ve adil bir toplumsal hayat ancak kadınların söz ve hak sahibi olmalarıyla mümkündür. Toplum hayatında olduğu gibi, şehir hayatı ve yerel yönetimlerde de kadınların etkili olmaları kritik önem taşır. Çünkü her şehir, insanların topluluk hâlinde yaşadığı her yerleşim birimi, aynı zamanda o insanların evi, yuvası mesabesindedir.
Kadının olduğu yerde barış olur; kadının olduğu yerde birlik olur; kadının olduğu yerde dirlik olur. Kadın elinin değdiği yerde huzur ve güzellik olur.
Kadının güçlü olduğu yerde gelişme olur, ilerleme olur inşallah. Tıpkı medeniyetimiz gibi şehirlerimizin de anaç karakterde olması, işte bu hakikatin tezahürüdür. Bakınız, kadınların kurucu aklı o kadar kıymetlidir ki bunu gündelik hayatta, eşlerden birinin vefat ettiği ailelerde çok net görebiliriz.
Eşlerden evin erkeği rahmetli olmuşsa kadın, dirayetiyle, metanetiyle, şefkatiyle aileyi kanatları altına alarak tüm bireylere sahip çıkar. Eşi vefat ettikten sonra o ocak sönmüyorsa, başında kadın olduğu içindir. O aile dağılmıyorsa, kadının kurucu ve kuşatıcı fıtratı sayesindedir.
Toplumun çekirdeği olan aile, evvel emirde nasıl kadınların fedakârlıkları, gayretleri ve emekleri sayesinde ayakta duruyorsa; toplumsal hayatta da şehirler, ülkeler, milletler kadınlar sayesinde ayakta durur. Kemal Tahir’in ifadesiyle, devletimizi "Devlet Ana" yapan kadınlardır.
Ressam, şair, bu ülkenin değerlerini sanata dönüştüren Bedri Rahmi Eyüboğlu, kadınlar için şöyle diyordu:
“Seni düşündüm şükrederek; su gibi aziz olasın her daim, ekmek gibi mübarek.”
“Kadınlar, milletimizin kadim tarihinde hep müstesna bir konumda oldular”
Evet; başta eşim ve çocuklarım olmak üzere, her biri şükür vesilesi olan, her biri ekmek gibi, su gibi aziz olan bütün hanımlara, bütün hanım kardeşlerime; ülkemize, milletimize ve hareketimize yaptıkları eşsiz katkılar için şükranlarımı sunuyorum. Bugün ülkemizde kadın hakları açısından önemli bir düzenlemenin 91. yıl dönümüdür. 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elde eden kadınlar, dört yıl sonra 5 Aralık 1934’te anayasa ve seçim kanununda yapılan değişikliklerle milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır. Böylece ülkemizde kadınlar, Avrupa’daki hemcinslerinden çok daha önce seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır.
1935 yılında gerçekleştirilen ilk genel seçimlerde ise 17 kadın milletvekili Meclis’te temsil hakkına sahip olmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında eşit muamelenin önünü açan bu önemli düzenlemenin 91. yıl dönümü kutlu olsun diyor; buradaki hanım kardeşlerimin şahsında, ülkemizdeki tüm kadınların 5 Aralık Kadın Hakları Gününü canı gönülden tebrik ediyorum.
Burada şunu da ifade etmek isterim, değerli kardeşlerim; kadınlar, milletimizin kadim tarihinde hep müstesna bir konumda oldular. Uygur dönemine ait yazıtlara bakıldığında “ana” sözcüğünün her zaman “baba” sözcüğünden önce geldiği görülür. Tabiri caizse çift başlı kartalın biri kadın, diğeri erkektir. Kartalın bir başı hakan ise diğer başı hatundur.
“411 el kaosa kalktı’ manşetinin temsilcisi olduğu karanlığı nasıl unutabiliriz?”
Sevgili dostlarım, doğrusu kadınlar bu anayasal haklarını uzun yıllar salahiyetle, liyakatle ve özgürce kullanamadılar. Görülür görülmez birçok engelle karşılaştılar. Mesela başörtüleri dolayısıyla seçilme hakkından mahrum bırakıldılar. Mesela üniversiteyi kazandıklarında karşılarında “ikna odalarını” buldular. Mesela kimi zaman kılık kıyafetlerinden, kimi zaman mezun oldukları okullardan ötürü ayrımcılığa uğradılar.
28 Şubat’ın baskıcı atmosferinde binlerce kadın eğitim, çalışma ve kamuda istihdam haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Kadınlar yıllarca inanç değerleri ile okulları, eğitimleri ve meslekleri arasında çok travmatik tercihler yapmak mecburiyetinde bırakıldı. Bunların hepsini birlikte yaşadık.
Biliyorum ki şu an bu salonda bulunan bütün arkadaşlarımın da önemli bir kısmı bu ayrımcılığı iliklerine kadar yaşadı. Şimdi ben buradan soruyorum: Meclise başörtüsüyle girdi diye adeta linç edilen kadınları hangimiz, nasıl unutabiliriz?
Okullarda, üniversitelerde yürütülen cadı avını nasıl unutabiliriz?
“411 el kaosa kalktı” manşetinin temsilcisi olduğu karanlığı nasıl unutabiliriz?
Başörtüsü yasağının sürmesi için Anayasa Mahkemesi’nin kapısında nöbet tutan CHP ve özgürlük düşmanı zihniyetini nasıl unutabiliriz?
Bugün sesleri eskisi kadar çok çıkmasa da medyada, sosyal medyada, iş dünyasında, siyasette, bürokraside varlığını hâlen devam ettiren kadın hakları cellatlarını nasıl unutabiliriz?
Bunları unutmadık, unutmuyoruz ve hiçbir zaman unutmayacağız.
“Kadın kamu çalışanlarının oranı 2024 yılı itibarıyla %43,46’ya ulaştı”
Göreve geldiğimizde kadınların iş gücüne katılım oranı %27,9’du. 2025 Eylül ayı itibarıyla bu rakam %35,7’ye yükseldi.
Parlamentodaki kadın milletvekili sayısı 24’tü; kadın temsil oranı ise sadece %4,4’tü. 2023 Mayıs seçimleriyle Meclis’teki kadın milletvekili sayısı 119’a, temsil oranı ise 5 kat artarak %19,83’e çıktı.
Kadın muhtarların sayısı 117’den 2.001’e yükseldi.
Kadın kamu çalışanlarının oranı 2024 yılı itibarıyla %43,46’ya ulaştı.
Kadın valilerimizin sayısını 4 katına; kadın kaymakamlarımızın sayısını ise 3,7 katına çıkardık.
2002’de kadın büyükelçilerimizin sayısı sadece 14 iken bugün 80 kadın büyükelçimiz var.
Nereden nereye… 26.000’i aşkın hâkim ve Cumhuriyet savcımızın 10.372’si kadın yargı mensuplarından oluşuyor. Kadın akademisyenlerin sayısında da ciddi artış oldu. Kadın profesörlerimizin oranı, değerli kardeşlerim, %24’ten %36’ya; doçentlerimizin oranı %31’den %44’e; öğretim görevlilerimizin oranı ise %36’dan %53’e yükseldi.
Sadece bunlar bile, mahkeme kapılarından ayrılmayan muhalefete, kadın hakları meselesini marjinal ideolojilerine paravan yapan çeşitli yapılara rağmen bu mücadeleyi sonuna kadar sizlerle birlikte sürdüreceğimizin göstergesidir. İnşallah daha güzel seviyelere yine birlikte geleceğiz.
“Belediyelerin yetişemediği yerlere biz ulaşıyoruz”
Türkiye’nin kalkınmasında, gelişmesinde, bilhassa vatandaşa dokunan hizmetlerin icrasında, mahallî idarelerimiz hayati roller üstlenmektedir. Belediyeler iyi çalıştığında, halka iyi hizmet ettiğinde, merkezi idarenin vizyonunu tamamlayıcı bir işlev görmektedir. Tersi durumda ise vatandaş hak ettiği hizmete kavuşamamakta; iller ve ilçeler arasında halka sunulan hizmetlerin kalitesinde fark oluşmaktadır.
2019 seçimleri sonrasında el değiştiren birçok belediyede bunu bizzat tecrübe ettik. Hizmetin her yerine reklamı önceleyen kifayetsiz kişilerin yönetiminde belediyelerimiz hızla irtifa kaybetti. Daha önce pürüzsüz işleyen hizmetlerde aksaklıklar yaşanmaya başladı. Trafik, toplu taşıma, temizlik hizmetleri, çevre düzenlemeleri gibi temel hizmet alanlarında bırakın iyileşmeyi; sorunlar derinleşti, kronikleşti, büyüdü ve daha da içinden çıkılmaz hâle geldi.
Tabii bu sorunlara özellikle yolsuzluk, rüşvet, irtikâp, kamu malını talan etme; bunun yanında ahlak ve hukuk dışı skandallar da eklenince Türkiye çok ciddi bir tahribatla karşı karşıya kaldı. Bütün bunları topladığımızda ortaya çok daha vahim bir tablo çıkıyor.
Biz 86 milyonun sorumluluğunu taşıdığımız için kötü gidişe engel olmak adına her türlü çabayı gösteriyoruz. Belediyelerin yetişemediği yerlere biz ulaşıyoruz. Kaynakların verimli ve etkin kullanılması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Hizmet etmek isteyeni desteklerken, milletin malının çarçur edilmesine de yasal sınırlar çerçevesinde müsaade etmiyoruz. Bundan sonra da aynı çizgide bu yola devam edeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan şehrine hizmet edenin yanında olacağız; yine hiçbir ayrım yapmadan şehrini yağmalayanın karşısında olacağız.




