MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin odaklı “TRÇ ittifakı” önerisiyle ilgili yeni açıklamalarda bulundu. Bahçeli, ittifakın askerî bir blok değil, ekonomik ve sivil temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini belirtti. NATO üyeliğinin Türkiye’ye sağladığı caydırıcılık çerçevesinin göz ardı edilemeyeceğini vurgulayan Bahçeli, “TRÇ, öncelikle enerji, ulaştırma, sanayi, teknoloji, finans ve kriz diplomasisi gibi alanlarda işlevsel yakınsama yaratmayı hedefleyen bir ortaklık modeli olmalıdır” dedi.
Türkgün gazetesinde yayımlanan değerlendirmesinde Bahçeli, Türkiye, Rusya ve Çin’in küresel ölçekte sahip olduğu ekonomik ve stratejik kapasiteye dikkat çekti. Üç ülkenin, dünya nüfusunun beşte birine, küresel mal ihracatının yüzde 17,42’sine, askerî harcamaların yüzde 17,96’sına ve gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 19,57’sine sahip olduğunu kaydetti. Bu potansiyelin, “yeni ve daha adil bir küresel sistemin kurulması” için önemli bir imkân sunduğunu ifade etti.
“Askerî blok değil, sivil-ekonomik sütunlar”
Bahçeli, TRÇ önerisinin Türkiye’nin NATO yükümlülükleriyle çelişmediğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Tarihsel bağlam hatırlandığında, Türkiye’nin NATO üyeliğinin caydırıcılık ve güvenlik açısından sağladığı çerçeve göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle TRÇ’nin askerî nitelikte değil, NATO yükümlülükleriyle çelişmeyen sivil ve ekonomik sütunlar etrafında kurumsallaşması daha uygun olacaktır.”
Bahçeli, ittifakın enerji projeleri, ulaştırma ve lojistik ağları, sanayi ve teknoloji iş birlikleri, finansal mekanizmalar ve bölgesel kriz diplomasisi gibi alanlarda Türkiye’nin stratejik konumunu güçlendirebileceğini söyledi.
“Barış ve huzura katkı sunabilir”
Bahçeli, mevcut küresel kaos ortamına dikkat çekerek, TRÇ’nin barış ve istikrar adına katkı sunabileceğini dile getirdi. “Uluslararası güvenlik alanındaki kaos hâli sürerse bu birlikteliğin güvenlik boyutu da kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir” dedi.
MHP lideri, TRÇ önerisini daha önce dile getirdiği “çift başlı Selçuklu kartalı” vizyonu çerçevesinde değerlendirdi. Hem Doğu’ya hem Batı’ya uzanan bu jeopolitik anlayışın, Türkiye’nin tek eksene sıkışmadan çok yönlü ve katmanlı bir dış politika yürütmesini sağlayacağını vurguladı.