ID İletişim’in kurucu ortağı Barım ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçlamasıyla 27 Ocak’tan beri tutuklu. Mahkeme, sağlık sorunlarına rağmen 7 Temmuz’daki ilk duruşmada Barım’ın tutukluğunun devamına karar verdi.

Barım’ın avukatı Deniz Ketenci kararın ardından Çağlayan’da İstanbul Adliyesi önünde müvekkiliyle ilgili şunları söylemişti: “Ayşe’nin içeride kalması, hayati anlamda ciddi risk taşıyor. Kalp pili takılması gerekiyor. Doktorlar, durumun kalp nakline kadar gidebileceğini söylüyor.”

Ayşe Barım davasının ikinci duruşması 30 Eylül’de görülecek.

T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Ayşe Barım, sektörün kendisini büyük hayal kırıklığına uğrattığını söyledi:

“Ben neymişim, ne etkiliymişim, demek istiyorum! Eğer öyleyse, o zaman ben bir sektör adına burada rehin tutuluyorum demektir. Öyleyse de gerçekten yazıklar olsun. Bir insanın hayatı ile böyle oynanabilir mi? Kim bunu yapıyor, planlıyor, gerçekleştiriyor?

Benim tutukluluğumla ne elde edilecek? Tüm sektörün benim bir lafımla hareket edeceğini düşünebilmek de başlı başına bir hayal gücü. Benim böyle bir etkim olmadığı gibi, bu sektör de böylesine kolayca güdülebilecek bir grup değil. Herkesin kendi fikri, kendi muhakemesi ve kararı var.

O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ki… Burada bir de bunun yasını yaşıyorum. Bu olayların başlangıcında sektörün içerisinde aktif olan yapımcılara gittim. ‘Bir menajer bir sektörde böyle bir tekelleşme yaratamaz, gerçeğini açıklayın’ diye çalmadığım kapı kalmadı.”

Cezaevinde rahatsızlıklarının kontrolden çıktığını, ilaçlarının artırıldığını ve bayılmalarının dört ay önce başladığını belirten Barım şunları söyledi:

“Sağlık sorunlarım yalnızca kalp hastalığıyla sınırlı değil. Beynimde 10 yıl öncesinde oluşan anevrizmaya karşı takılmış iki stent var. Son hastane raporuna göre beynimde yeni bir anevrizma daha oluşmuş ve bu yeni anevrizma mevcut iki stente çok yakın bir noktadaymış. Yani kanarsa geri dönülmesi imkânsız.

Tedavi riskli olduğu için de diğer stentleri uygulayan doktorumun tedaviyi gerçekleştirmesi gerekiyor. Hatta bu işlem yapılırken açık beyin ameliyatına bile dönülebilir. Çok tehlikeli olabilecek bu ameliyatları şu durumda olmama imkân yok.”

Barım’ın açıklamalarından öne çıkanlar şunlar:

"Çalıştığım birçok yapımcıya “Lütfen bir açıklama yapın, oyuncuları kimin seçtiğini, dizilerin patronunun kim olduğunu söyleyin” dedim. Ama iki yapımcı dışında -onlara gerçek tabloyu çizdikleri için teşekkür ederim- kimse karışmak istemedi. Bana sahip çıkmadılar, bunu ömrüm boyunca unutmayacağım. Korksam da benim vicdanım asla elvermezdi.

Oyuncuların görüşmesine izin verilmedi

Oyuncularsa destek olmaya çalıştıkça bu kimliği belirsiz trol hesaplarca linç edildiler. Sonra da beni yalnız bırakmakla suçlandılar. Ben önce tekelleşme iddiasıyla sosyal medyanın linç kültürünü acı şekilde yaşadım. On gün sonraysa bir anda bu suçlamalar aynı trol hesaplarınca Gezi provokatörlüğüne çevrildi. Sonrasını zaten biliyorsun. Düşünsenize ben 240 gündür tutukluyum. Ama bazen “Bu sessizlik, mağduriyetime yer açmış olabilir mi?” diye de düşünmeden edemiyorum.

Tutuklandığım günden beri Bakırköy Savcılığı’na ve Adalet Bakanlığı’na yapılan özel izin başvurularının hepsi reddedildi. Burada milletvekili dışında da izin alan o kadar çok kişi oldu ki neden ben yalnızlaştırılıyorum, anlayabilmiş değilim. Oyunculardan da başvuru yapanlar reddedildi. Oyuncular ve arkadaşlarımla aylar sonra ilk defa mahkeme salonunda göz göze geldik, birbirimize baktık, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi hissettik.

‘Ben her zaman apolitiktim’

Silivri deneyimimi genelleyemem çünkü Silivri Cezaevi Kampüsü’nde 10 adet cezaevi bulunuyor ve her birinin yönetimi farklı olabilir. Siyasi tutukluların hissi biraz daha farklı olabilir. Kısıtlamalar, izolasyon ve beton bir kafes içerisinde ne kadar süreceğini bilmediğin bir tutukluluk hali… Dayanılması çok zor.

Gerçekten mücadeleci ve güçlü bir kadınım. Ama haksızlık karşısında düşündüğüm kadar güçlü olmadığımı burada fark ettim. Demek ki bu kasım pek gelişmemiş.

Sanatla, doğayla, hayvanlarla ilgili biriyim. Siyasetin hiçbir zaman içinde olmadım, olmayacağım.

Ben her zaman apolitiktim. Hiçbir zaman siyasi bir duruş gölgesinde yaşamadım hayatımı, işimi de öyle yapmadım."

Ne olmuştu?

TV100 yazarı Fuat Uğur, 27 Eylül 2024’te bazı yapım şirketleri ve ajanslara ‘kartelleşme ve piyasadaki hakimiyetlerini kötüye kullanma’ gerekçesiyle baskın yapıldığını yazdı.

Aylar sonra birçok ünlü oyuncunun menajerliği yapan ID İletişim’in kurucu ortağı Ayşe Barım ilk olarak sektörde tekelleşmeye neden olduğu ve kendisine karşı çıkan oyuncuları piyasadan uzaklaştırdığı iddialarıyla gündeme geldi.

8 Ocak’ta Rekabet Kurulu, kast ajanslarının ‘Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal edip etmediğine dair araştırması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeleri yeterli bulup 21 şirkete soruşturma açtı. Bu şirketler arasında ID İletişim de vardı.

10 Ocak’ta İstanbul başsavcılığı re’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatarak Barım’ın yurt dışına çıkmasını yasakladı. Üç gün sonra Barım’ın yurt dışına çıkması yasaklandı.

Başsavcılık, 26 Ocak’ta Barım hakkında yazılı ve görsel basındaki iddiaları esas alarak bu sefer ‘Gezi Parkı olaylarının planlayıcılarından olduğu’ gerekçesiyle re’sen soruşturma başlattı.

Barım 27 Ocak’ta gözaltına alındı. Aynı gün, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçlamasıyla tutuklanması istendi. Başsavcılığın sevk yazısında, Gezi eyemleri için, ‘dönemin meşru hükümetini ortadan kaldırma amacına yönelik ve amaca matuf elverişli eylemleri barındıran kalkışma hareketi’ dendi.

Barım 27 Ocak gecesi 4’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklandı.

Süreçte menajerliğini ID İletişim’in yaptığı birçok oyuncunun ifadesi alındı.

Barım’ın avukatı sulh ceza hakimliğine başvurarak tutukluluğa itiraz etti. Hakimlik itirazı reddederek Barım’ın tutukluluğunun devamına karar verdi.

Barım’ın avukatı bunun üzerine müvekkilinin tutukluluğuna yeniden itiraz ederek bu sefer Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvurdu.

CHP kulisi: Kılıçdaroğlu, ne pahasına olursa olsun koltuğa oturmak istiyor
CHP kulisi: Kılıçdaroğlu, ne pahasına olursa olsun koltuğa oturmak istiyor
İçeriği Görüntüle

17 Şubat’ta asliye ceza mahkemesi, Barım hakkında tahliye kararı verdi. Ancak İstanbul başsavcılığı, Barım tahliye edilmeden karara itiraz etti. Başsavcılığın talebini yerinde bulan ağır ceza mahkemesi, Barım’ı yeniden tutuklama kararı aldı.

29 Nisan’da İstanbul başsavcılığı Barım’ın ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçundan 30 yıla kadar hapsi istenen iddianameyi tamamlayıp İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

Kaynak: Haber Merkezi