ASSAN Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Emin Öner, 31 Ağustos 2025 tarihinde tutuklandı. Tutuklama kararının ardından avukatları bir açıklama yaparak sürecin haksız ve hukuka aykırı olduğunu savundu.
Avukatlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre soruşturmanın gizli yürütülmesi gerekirken, kamuoyuna yönlendirilmiş ve gerçek dışı içerikler servis edildiğini öne sürdü. Açıklamada, müvekkilin kişisel itibarının yanı sıra yönetiminde bulunduğu şirketlerin kurumsal saygınlığının da zedelendiği belirtildi.
Suçlamalar ve avukatların yanıtı
Dosyada iki suçlama bulunduğu aktarıldı. Bunlardan ilki, “silahlı terör örgütüne üyelik” iddiası. Avukatlar, dosyada örgüt bağlantısını ortaya koyan somut delil olmadığını, daha önce aynı mahiyette yürütülen bir soruşturmada “kovuşturmaya yer olmadığı” kararının verildiğini hatırlattı.
İkinci suçlamanın ise “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme” olduğu kaydedildi. Avukatlar, dosyada suçun maddi unsurlarını karşılayan herhangi bir delil bulunmadığını, öne sürülen hususların Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) ile yaşanan ticari uyuşmazlıklardan ibaret olduğunu belirtti.
Açıklamada ayrıca, Öner’in yıllardır Millî Savunma Bakanlığı tarafından verilen “Kişi Güvenlik Belgesi”ne sahip olduğu, bu durumun iddialarla çeliştiği ifade edildi.
Hukuka aykırılık iddiaları
Avukatlar, soruşturmanın yetki yönünden Ankara’da yürütülmesi gerekirken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatıldığını belirterek bunun usule aykırı olduğunu savundu. Tutuklama kararının da “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillere” dayanmadığı, adli kontrol gibi alternatif tedbirlerin göz ardı edildiği ifade edildi.
Öte yandan, grup şirketlerine kayyım atanması kararının da usule aykırı olduğu, CMK’da düzenlenen şartların somut olayda oluşmadığı kaydedildi.
Kamuoyuna çağrı
Avukatlar, kamuoyunda yer alan “askeri casusluk” haberlerini reddederek dosyada bu yönde herhangi bir suçlama bulunmadığını açıkladı. Müvekkillerinin FETÖ ile herhangi bir bağı olmadığını, dosyada ByLock, örgütsel haberleşme, finansal ilişki veya tanık beyanı gibi delillerin yer almadığını dile getirdi.
Son olarak, tutuklama ve kayyım işlemlerine karşı itirazların yapılacağı, itibar suikastı niteliğinde olduğu öne sürülen yayınlarla ilgili yargı yoluna başvurulacağı belirtildi.
Assan Group adına yapılan açıklamanın tam metni ise şu şekilde:
"Kamuoyuna ve Basın Mensuplarına
1 Eylül 2025
Müvekkilim, ASSAN Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Emin Öner, 31.08.2025 tarihinde haksız ve hukuka aykırı şekilde tutuklanmıştır. CMK m.157 uyarınca soruşturma gizli olması gerekirken, kamuoyuna gerçek dışı ve yönlendirilmiş içerikler kasıtlı biçimde servis edilmekte; bu suretle müvekkilim planlı bir kumpasın hedefi hâline getirilmektedir. Ortaya çıkan tablo, yalnızca müvekkilimin kişisel itibarını değil, aynı zamanda yönetiminde bulunduğu şirketlerin kurumsal saygınlığını da zedeleyen; olağan işleyişi sekteye uğratan bir yıpratma ve müdahale süreci izlenimi vermektedir.
Bu noktada hatırlatmak isteriz ki ASSAN, Türkiye’nin savunma sanayii ekosisteminde kara ve hava platformlarına yönelik alt sistem, sistem entegrasyonu ve yüksek katma değerli üretim kabiliyetleriyle öne çıkan; ülkemizin en büyük ve stratejik şirketlerinden biridir. Yerli ve millî üretim vizyonu doğrultusunda TSK ve ilgili kurumların tedarik zincirinde uzun yıllardır güvenilir bir paydaş olan şirketimizin tam da bu kritik konumu nedeniyle hedef alınması, söz konusu manipülatif yayınların amacının itibar suikastı yaratmak ve operasyonel yapımıza çökme zemini hazırlamak olduğunu açıkça göstermektedir.
Suçlamaların kapsamı
- Müvekkilim hakkında TCK 328’de düzenlenen “siyasal veya askerî casusluk” suçu yönünden bir isnat ve suçlama KESİNLİKLE YOKTUR.
- Dosyada iki başlıklı suçlama söz konusudur:
- Silahlı terör örgütüne (FETÖ) üyelik iddiası: Dosyada örgüt bağlantısını ortaya koyan SOMUT delil bulunmamaktadır. Kamuoyuna yansıtılan hususlar; 2015 öncesine ait bazı HTS verileri ile asılsız bir ihbarın zorlanmasından ibarettir. Müvekkil hakkında 2017’de aynı mahiyette yürütülen soruşturmada “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” (takipsizlik) karar verilmiştir. Darbe teşebbüsünün hemen akabindeki o dönemde dahi müvekkilin ifadesi alınmadan verilen bu karar, yeni ve somut delil olmaksızın fiilen bertaraf edilmeye çalışılmaktadır ki bu durum CMK 172/2’nin amir hükmüne açık aykırıdır.
- TCK 326 “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme” suçlaması: Dosyada, devletin güvenliğine ilişkin “belgelerin” yetkisiz şekilde temin edildiğine dair; suçun maddî unsurlarını karşılayan, denetlenebilir ve somut bir delil yoktur. İleri sürülen tüm hususlar özünde MKE ile yaşanan sözleşmesel/ticarî uyuşmazlıklara ilişkindir. Ticarî ihtilafların ceza yargılaması konusu yapılması, ceza hukukunun istisnaî niteliğiyle bağdaşmaz. MKE, KİT statüsünde olmakla birlikte pazar gerçekliğinde ihalelerde karşı karşıya gelen RAKİP bir firmadır; bu bağlamda ortaya çıkan sözleşmesel ve kalite/teslimat kaynaklı anlaşmazlıklar rekabet, kamu ihale ve özel hukuk zemininde çözümlenmesi gereken ticarî nitelikte uyuşmazlıklardır, ceza hukukuna konu edilemez.
- Güvenlik belgesi: Müvekkile Millî Savunma Bakanlığı tarafından yıllardır “Kişi Güvenlik Belgesi” düzenlenmekte/yenilenmektedir. Savunma sanayii projelerinde görev alabilmek ve gizlilik dereceli bilgilere erişebilmek için Kişi Güvenlik Belgesi zorunlu olup kapsamlı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda verilir. Bu belgelendirme, iddia edilen örgütsel bağ ve “gizli belge” spekülasyonlarıyla açıkça çelişmektedir.
Ağır hak ihlalleri ve bariz hukuka aykırılıklar
- Yetki ve yer bakımından açık aykırılık: İsnat edilen her iki suçun da işlendiği yer ANKARA’dır. Müvekkil tüm meslekî ve ticarî yaşamını Ankara’da sürdürmüş, şirket merkezleri Ankara’dadır ve isnat edilen eylemler Ankara ile ilgilidir. CMK m. 12 (yer itibarıyla yetki) uyarınca soruşturma, suçun işlendiği yer Cumhuriyet başsavcılığınca yürütülmelidir. Hal böyleyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma yürütmesi yer yönünden YETKİ DIŞI olup ağır bir usul hatasıdır.
- Tutuklama kararı, CMK 100/1’de aranan “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller”e dayanmamakta; CMK 101/2 gereği somut gerekçelendirme yükümlülüğü ile ölçülülük ilkesi ve CMK 109’daki adlî kontrol gibi daha hafif tedbirlere öncelik ilkesi göz ardı edilmektedir.
- Grup şirketlere tamamına kayyım atanmasına yönelik işlemler, müvekkilin ifadesi dahi tam alınmadan 27.08.2025 tarihinde yapılmıştır. Oysa CMK 133 uyarınca kayyım; ancak şirketin suçun işlenmesinde kullanıldığına dair “kuvvetli şüphe” ve “başka suretle delil elde edilememe” şartları birlikte gerçekleştiğinde ve ölçülü olarak başvurulabilecek istisnaî bir tedbirdir. Bu şartlar somut olayda mevcut değildir.
- 2017 tarihli takipsizlik kararının, CMK 172/2’nin emredici hükmüne rağmen “yeni delil” olmaksızın fiilen bertaraf edilmesi hukuka açıkça aykırıdır.
- CMK 157’deki gizlilik ilkesine rağmen medya üzerinden servis edilen belge görünümlü materyaller ve “casusluk” başlıklı manşetler masumiyet karinesi ile lekelenmeme hakkını ağır şekilde ihlâl etmektedir.
Kamuoyuna çağrı ve düzeltme
- “Askerî casusluk” isnadı yoktur; TCK 328 kapsamındaki bir soruşturma yürütülmemektedir.
- TCK 326 başlığıyla ileri sürülen iddialar, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etme” suçunun unsurlarını karşılamamaktadır; ticarî ihtilaflar ceza hukuku enstrümanlarıyla çözülemez.
- Müvekkilin FETÖ ile hiçbir bağı yoktur: Dosyada ByLock/örgütsel haberleşme verisi, ankesör/ardışık arama kaydı, Bank Asya/finansal ilişki, örgüt içi kod adı ya da beyanları somut delille desteklenen tanık ifadesi bulunmamaktadır. Tam tersine müvekkil, devlet kurumlarıyla yürütülen projelerde defalarca güvenlik soruşturmasından geçmiş, Kişi Güvenlik Belgesi almış ve iş yaşamı boyunca şeffaf mali kayıtlarla faaliyet göstermiştir. 2017 tarihli takipsizlik kararı da bu tabloyu teyit etmektedir.
Hukukî yol haritamız
- Tutuklama ve kayyım işlemlerine karşı CMK 101 ve 268 vd. uyarınca itirazlarımız sunulacaktır.
- Soruşturmanın gizliliğini ihlâl eden ve itibar suikastı niteliği taşıyan yayınlar hakkında adlî ve idarî mercilere başvurulacak; tazminat dâhil tüm haklarımız ilgili mevzuat çerçevesinde kullanılacaktır.
Bu açıklama, yalnızca kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla ve CMK 157’ye riayet edilerek yapılmıştır. Adil yargılanma hakkına, hukuk güvenliğine ve iş dünyamızın itibarına sahip çıkılması çağrımızı yineliyoruz.
Saygıyla duyurulur.
Emin ÖNER Vekili
Av. Dr. Murat SADAK"