Özel Haber: Sümeyye Aksu

1992 yılından bu yana dünya genelinde engellilerin tüm sorunlarına dikkat çekmek, taleplerini gündeme taşımak ve engelli kamuoyunun çözüm önerilerini topluma duyurmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 3 Aralık tarihi “Dünya Engelliler Günü” olarak ilan edildi. Böylece engellilerin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hayattaki görünürlüğünü sağlamak, daha rahat bir yaşam sürmeleri için çözüm üretmek, sahip oldukları haklara dair farkındalığı artırmak, yaşadıkları zorluklara son vermek hedefleniyor.

Farkındalık yaratılmaya çalışılıyor

Her yıl 3 Aralık’ta kutlanan Uluslararası Engelliler Günü’nün 2023 yılı teması "Engelliler için, engellilerle birlikte hareket ederek Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını kurtarmak ve başarmak." olarak belirlendi. Dünyanın her yerinde engellilerin istihdamı, eğitimi, sosyal ve kültürel hayata katılımı için farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Türkiye Engelliler Konfederasyonu Mustafa Özsaygı, engellilerin talepleri ve çözümleriyle ilgili Elips Haber’e değerlendirmelerde bulundu.

Abdullah Gül: Üniversitelerde herkes korkusuzca düşüncelerini söylemeli Abdullah Gül: Üniversitelerde herkes korkusuzca düşüncelerini söylemeli

“Engellilere yönelik ‘yaptırımsız şiddet’ devam etmektedir”

1992’den itibaren birçok alanda temel kazanımlar ve ilerlemeler yaşandığına dikkat çeken Özsaygı, “Öncelikle bu hak ve özgürlükler için mücadele veren tüm kurum, kuruluş ve kişileri saygı ile anıyoruz. Ancak onların verdiği mücadelenin hala tüm engelliler için birçok ülkede ve ülkemizde “Eşit Bir Yurttaşlık” hedefinden çok uzak olduğunu üzülerek görüyoruz. Mevcut Sosyo-Ekonomik, kültürel ve siyasal yapı içerisinde engellilere yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve “yaptırımsız şiddet” devam etmektedir. Türkiye özelinde en temel sorunlar; sürekli ertelenen erişilebilirlik, tamamlanmayan istihdam kotaları, yetersiz engelli aylıkları, engelli bakım hizmetleri, eğitim ve sağlık hizmetleri, dil ve söylemde engellilere yönelik ayrımcılıktır” dedi.

Mustafa Özsaygı

Bütçeden engellilere ayrılan pay yüzde 2’nin altında”

“Türkiye’de engellilere yönelik kamu hizmetlerine ayrılan toplam bütçe ve kadrolar, 10 milyon engelli ve ailelerinin taleplerinden ve temel ihtiyaçlarından çok uzaktır” diyen Özsaygı, “Bütçeden engellilere ayrılan pay yıllardır yüzde 2’nin altındadır.  5 milyonu aşan toplam kamu görevlisine karşın kamuda çalışan engelli sayısının 70 bin bandının altında kalması bu alandaki yetersizliği açıkça göstermektedir. 2024 bütçe teklifi bu alanda kapsamlı bir atama planlaması olmadığını göstermektedir. Türkiye’de iş gücüne katılım oranı yüzde 53 iken engellilerin katılım oranı yüzde 22,1’dir. Bu oran kadın engellilerde yüzde 12,5 düzeyindedir” diye konuştu.

Engelli aylığı en az asgari ücret düzeyinde olmalıdır”

Engelli istihdamının artması ve yoksulluğun önlenmesi amacıyla her yıl en az 10 bin atama yapılması gerektiğini vurgulayan Özsaygı, “Engeli nedeniyle çalışamayan kişilere bugün için verilen engelli aylığı bin 874 liradır. Engelli aylıklarında hak sahibi olma durumu değerlendirilirken, aile bireylerinin gelirlerinin ortalamasının alınması yerine, varsa engelli bireyin kendine ait geliri dikkate alınmalıdır. Engelli aylığı en az asgari ücret düzeyinde olmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Sosyal ve toplumsal kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır”

“Engelli Sağlık Kurulu Raporu verilirken sadece tıbbi değil sosyal ve toplumsal kriterler de göz önünde bulundurulmalıdır” ifadelerini kullanan Özsaygı sözlerini şöyle sürdürdü;

“Engelli Sağlık Kurulu Raporları tartışmasız tüm kamu ve özel kurumunca dikkate alınmalıdır. Engellilerin zorunlu olarak kullandıkları tıbbi malzemelerden ve ilaçlardan katkı payı alınmamalıdır. Engelli Sağlık Kurulu Raporları her koşulda ücretsiz verilmelidir. Engellilerin yaşamlarını kolaylaştıracak engellilere özgü araç ve gereçler ortez, protez, tekerlekli sandalye, işitme cihazları ve diğer tıbbi cihazlar ÖTV ve KDV’den muaftır. Engellilerin yaşamını kolaylaştırma amaçlı aldıkları diğer motorlu araçlar da KDV’den muaf tutulmalıdır”

“Okulu bırakma oranı AB ülkeleri içinde en yüksek olan ülkedir”

Türkiye’nin de taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi ve güvence altına alınan eğitim hakkından engelli öğrencilerin de tam olarak kullanabilmeleri sağlanması gerektiğini savunan Özsaygı  “Türkiye, engelli çocukların ilkokuldan sonra okulu bırakma oranı yüzde 60 ile AB ülkeleri içinde en yüksek olan ülkedir. Engelli çocukların akranlarıyla birlikte eğitime dahil olabilmeleri için nitelikli kapsayıcı/ bütünleştirici eğitim ortamı sağlanmalıdır. Öğretmenler başta olmak üzere insan gücü nitelikli hale getirilmelidir. Çocukların bireysel gereksinimleri göz önüne alınarak makul düzenlemeler yapılmalıdır. Mekanlar, bilgi ve teknolojiye erişilebilir olmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.

“Engelli hakları temel insan hakları bağlamında görülmelidir”

Her engel grubunun yıllardır çözüm bekleyen sorunlarının çözümsüz bırakıldığını belirten Özsaygı, “Görme, işitme, ortopedik, zihinsel, nöro-tipik engeli ve süreğen hastalığı veya nadir hastalığı olan engelli yurttaşların sorunları çözümsüz değildir. Bu alanlarda başta Engelliler Konfederasyonu olmak üzere örgütlü engelli derneklerinin çözüm raporları, çalıştayları ve atölye sonuçları masalarımızda uygulanmayı bekliyor. Hangi kurum ve kuruluşların ve siyasal iktidarın ne yapması gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz.  Siyasal iktidarların, STK’ların, Siyasi Partilerin ve aileler başta olmak üzere tüm toplumsal yapıların engellilik meselesini yeniden ele alması ve engelli haklarını temel insan hakları bağlamında görmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Editör: Sümeyye Aksu