Kentleşmenin getirmiş olduğu “yerleşik hayat” Kürt halkının davranış biçimlerini değiştirmeye devam ediyor.

Orta sınıflaşma, şehirli hayat, iç göçün azalması Kürt halkının önceliklerini de değiştirdi.

Var olduğunu” gösterme dürtüsü neredeyse yok artık.

Kürt Yoktur” devri bitti.

Kürt kimliğini inkâr etmiyor artık kimse.

İnkâr” olmayınca, kimse “Kürt yoktur” demeyince Kürtler de “Kürt vardır” deme gereği duymuyor.

Öte yandan şiddeti bir araç olarak kullananlara karşı da mesafeli duran bir Kürt halkı var artık karşımızda.

Bunun en önemli sebebi, Kürtlerin artık göç etmemesi, yerleşik bir hayat yaşamasıdır.

Yerleşik hayat yaşamak, şehirlileşmek beraberinde bir konfor alanı da oluşturuyor. Kaybedecekler listesi bir hayli artıyor. Bu yüzden de kimse sahip olduklarından, konforundan, düzenli hayatından vazgeçmek istemiyor.

Can vermeden, bedel ödemeden başarı elde etme duygusu giderek yaygın hale geliyor.

Tüm bunlar Kürtlerin siyasi taleplerine de yansıyor.

Radikal talepleri yok artık Kürtlerin.

Kimse öz yönetim, özerklik vs demiyor!

Talepler daha çok “Kürt kültürünü yaşamak ve Kürt dilini konuşmak” başlıklarında vücut buluyor.

Bu bir normalleşme aynı zamanda Kürtler adına.

Son zamanlarda milyonlarca Kürdün Amedspor’a olan ilgisinin nedeni de bu normalleşme.

Başarıya olan ihtiyaç; şiddette, sloganda, mitinglerde değil, bir futbol takımında giderilmek isteniyor.

Belli ki bu başarı ve temsiliyet ihtiyacını ne DEM Parti, ne de başka bir siyasi parti karşılayamıyor.

Ama Amedspor, bir spor klubü olmasına rağmen hem başarı, hem de temsiliyet ihtiyacını karşılamaya yetiyor.

Sadece Amedspor değil aslında!

Batmanlılar da, Batmanspor’a sarılmış durumda. Haftalardır takımlarının şampiyon olması için hop oturup hop kalkıyorlar. Bir sezondur şehirdeki tek gündem Batman Petrolspor’un şampiyonluğu.

Van’da da durum farklı değil.

Tüm Vanlılar, 2.Lig Beyaz grupta mücadele eden Vanspor’un şampiyonluğuna kilitlenmiş durumda.

Konjonktür, iklim ve sosyoloji değişti!

Bir Pendikli ne istiyorsa, bir Vanlı da onu istiyor.

Tüm bunlar, sosyolojik olarak Kürtlerin değiştiği, normalleştiği ve sivilleştiğinin en büyük kanıtları.

Başarı isteği, talepler, bir Türk’ün talebiyle eş değer hale geliyor.

Bu “eş değerlik” zamanla daha da artacak.

Türkiyelileşme” adına çok önemli bir eşikteyiz.

Bir diğer önemli gelişme ise geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Erbil ziyareti oldu.

Kürtler nezdinde bu ziyaret büyük bir ilgi ile izlendi.

Erbil ile ilişkilerin güçlenmesi Türkiye’de yaşayan Kürtleri de memnun ediyor.

Özellikle etrafımızın “ateş çemberine” döndüğü bir coğrafyada “Türk ve Kürt ittifakı” bizi ayakta tutacak yegane güçtür.

Birbirine tıpa tıp benzeyen, aynı kıbleye dönen iki kadim halk olan Türkler ve Kürtler birbirine sımsıkı sarıldıkça Türkiye’nin bölgesel aktörlük ve küresel nüfuz alanı daha da artacaktık.

İşte bunu başarmanın arifesindeyiz.

Bu normalleşmeyi bozmak isteyenlere karşı birlik olalım.

Birliğimizin kıymetini bilelim.

Birbirimizin kıymetini bilelim.