Ağıralioğlu, yeni parti kurma hazırlığında: Cumhurbaşkanı aslan gibi, ben de aslan gibi karşısına çıkacağım
Yeni parti kurma hazırlığında olduğunu ifade eden 27. Dönem İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, “Rakibiniz Cumhurbaşkanı Erdoğan mı?” sorusu üzerine, “Sayın Cumhurbaşkanının siyasi maharetini anarken o rakibini kendisi seçiyor. Kabiliyeti ona bağlıdır. Ben siyasette bu kadar güçlü olabilmiş, kudret biriktirebilmiş, milletin de bu kadar teveccühünü almış bir insan karşısına rakip olarak yapmayı çok isterim. Benim siyaset pratiğim şöyledir; Siyaseti bekleyerek, kendisine düşecek payı bularak, rakiplerinin hastalanmasını ölmesini veyahut hata yapmasını bekleyerek bu tip zafiyetler kollayarak yapmayı sevmem. Ben Sayın Cumhurbaşkanını aslan gibi görüyorum. Aslan gibi görüyorsam karşısına da aslan gibi çıkmak isterim” yanıtını verdi.
27. Dönem İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, Elips TV’de Ömer Şahin’in sunduğu Portreler programına konuk oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Ağıralioğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
“Keşke bu kadar mahcup olacağımız hatayı görmeseydik”
Geçmişten bugüne siyaseti değerlendiren Ağıralioğlu, “90’lar daha fikir olarak herkesin kendi iddiasıyla varlık iddiası aradığı yıllardı. Bütün ekoller kurucu liderleri ile memleket yönetimine talipti. Herkes kendini göstermek için çalışıyordu. Bu imkân ele geçmediği için iddianın en cesur olanları önde görülüyor. Önde gösterilenler de namzetler olarak adlandırılıyordu. O zaman namzetlik vardı. O motive ediyordu. Şimdi 2000’lerde neden bu kadar az? Herkes iktidarı test etti. İktidarda görülen şey yönetebilme kapasitemizin ne kadar olup olmadığı test edildi. Yapabiliriz iddiasını taşımak güzeldi. Neyi eksik yaptığımızın iddiasını yaşamaktan daha güzeldi. Keşke bu kadar mahcup olacağımız hatayı görmeseydik de yapabilmek iddiasıyla ömrümüzü geçirseydik” ifadelerini kullandı.
“İdealizmimiz aşındı, ahlak iddiamız yozlaştı”
Memleket yönetimine, memleketin hizmetine talip olmaya çalışacağını belirten Yavuzağıralioğlu, “Bu doğru mütalaa etmeliyiz. Güç bize ne kattı. Bizden ne götürdü? Sınırsız kudret, parayı bu şekilde toplayabilmek dağıtabilmek bize ne kaybettirdi? Biz bu gücü nasıl kullandık? Bu gücün tesiri ne oldu? Bunlara bakmamız lazım. Tecrübe ettiğimiz şeyden şunu rahatlıkla çıkarabiliyorum. İdealizmimiz aşındı. Ahlak iddiamız yozlaştı. Nice yanlış rutinimiz hale geldi” dedi.
Siyasi pratikler nasıl olmalı?
Yeni parti kurma hazırlığında olduğunu kaydeden Ağıralioğlu, “Ben memleketteki siyasi pratiklerin bir sonraki dönemin azı olması gerektiğine inanıyorum. Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmak, önümüzdeki dönem bu hataların olmayacağı bir siyasi iklim oluşturmak. Buralarda biraz mesafeyi kapatmamız lazım. Mesela bir başbakan asmak demokrasimizi kuvvetlendirmek için bizim kamçımız olmasaydı daha iyi değil miydi? Bir başbakanın asılmasının acısını yaşamak demokrasiye çok sağlam, sadık çıkmak, demokrasi kuvvetlendirmek için yaşamak zorunda olmadığımız bir acı olmasa, bu olmadan da demokrasimizi kuvvetlendirmeye imkan bulabilmek bizim tercih edeceğimiz bir yol olmamalı” diye konuştu.
“Öğrenme maliyetlerimiz çok fazla: Türkiye’nin zaman kaybedecek vakti yok”
Ağıralioğlu bu iktidarın içinde yaptıklarına değinerek, “Başkanlık sistemi diye bir şey tecrübe ettik. Bunun da çok pahalı olduğunu düşünüyorum. Öğrenme maliyetlerimiz çok fazla. Çok pahalıya öğreniyoruz. O yüzden zaman kaybediyoruz. Türk devletinin zaman kaybetmeye vaktinin olmadığını düşünüyorum. Aklımız var. Bilenlerimiz var. Tecrübelerimiz var. Acı acı deneyimlerimiz var. İlk defa devlet görmüyoruz. İlk defa yönetim krizi görmüyoruz. Daha neler neler kaybettik. Bu kaybımıza sebep olan şeylerin muhasebesini çok önce doğru yapabilmiş olsaydık. Hata marjlarımız daha kısa olacaktı. Ortadoğu’da yeni kurulan bir devlet olsak bu işleri bu kadar mukayese etmek için bu kadar acı yaşayabilirsiniz fakat bu hataları neden yeniden tecrübe ediyoruz? Herkesin durması gereken yer bellidir. Sistemin oturması lazım.” şeklinde konuştu.
“Yargıyı belirleme kudreti denetimsiz güç demektir”
Başkanlık sistemini değerlendiren Ağıralioğlu, şunları söyledi:
“Ben isimlere çok takılmıyorum. Başkanlık, tiranlık, monarşi… Ben şuna bakıyorum; Yürütmenin keyfiliğinin önüne geçecek bir denetleme imkânına bakmamız lazım. Kuvvetler denetlenebiliyorsa birlikte olsun, denetlenemiyorsa ayrılsın. Birlikte denetlenemiyor. Dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Çünkü yargıyı belirleme kudreti denetimsiz güç demektir. Denetlenemeyen kuvvet demektir. Siz yargının bütün yaptıklarınızı denetleme fırsatlarını oluşturacak bir objektiflik ve bağımsızlık ayarlayamıyorsanız, yargıya selahiyet tanımlayamıyorsanız sizin bu devlet imkanlarını kullanma şeklinizdeki keyfiliği kim kontrol edecek? Yasamanın şu anki pozisyonunu bütün milletvekillerimiz benim bu dediğimi biliyorlardır. Cumhurbaşkanlığı mevkiisinden, danışman statüsünde olanların bile yasamaya hiza verebildiği bir mekanizmada yasamayı nasıl önemli hale getireceğiz? Parlamentoda bulunan milletvekillerimiz kendi seçildikleri muhitlerde milletlerine karşı sorumlular ama yürütmeyi taşıyamaz. Oturacak olan şey belli. Yürütmenin denetlenebilmesi lazım. Yasamanın çok daha etkin bir şekilde milletin ihtiyaçlarını giderebilecek bir yetkinlik kazanması lazım. Yargının da bütün bunların içindeki uyumsuzluk da dahil, insanların, en zayıfların, en kuvvetlilerden haklarını sorabilecek objektif ve adalet duygusuyla bağımsızlaşması lazım.”
“Adalet, herkese eşit uygulanabilen şeyin adıdır”
“Adaleti adalet yapan kime nasıl davrandığı değil; herkese eşit davranabilme kabiliyeti, kapasitesidir” ifadelerini kullanan Ağıralioğlu, “Sizin mevkinizle, partinizle, iktidarınızla, gücünüzle, oyunuzla, devlet, millet düşmanlığınızla ilgilenmez. Sadece adaletle ilgilenirler. Sadece adaletle. Adaleti adalet yapan bu. Adalet, herkese eşit uygulanabilen şeyin adıdır” dedi.
“Siyasette emanetçilik tutmaz”
Siyasetin yozlaşmasına neden olan şeyin partiler kanunu olduğunu savunan Ağıralioğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Partiler kanunu değişimi engelleyecek bir kudrette buluştuğu için değişimi çok mümkün görmedim. Ama Kemal Bey kendi yazdığı herkes tarafından bilinen delegelerde bile kazanamadı. Bunu biraz latife ile söylüyorlar ama Kemal Bey kendi yazdığı delegelerle bile kendi içinde bulunduğu partide kazanamadı. Siyasette emanetçilik tutmaz. İnsanın zihnini bulandırır. Koltuk güç yüzüğü gibidir. Millet demokrasi vadedenlere inanmaz. Demokratik sistemi antidemokratik bulan partilerin şöyle bir tutarsızlığı var; Bunlar partilerin cumhurbaşkanlığı adalet sistemini yönetiyorlar ama bize demokrasi vadediyorlar diyordu. Yani esas problem şu; Siz partinizi nasıl idare ediyorsanız devletinizi de öyle idare edersiniz.”
“İktidar hedeflerini tutturdu demiyorum”
Ağıralioğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“İktidar hedeflerini tutturdu demiyorum. İktidar bize 2018 Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile vadettiği hangi hedefini tutturdu? Tutturmadı. Sayın Cumhurbaşkanı kendisi ile baş başa kaldığında Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde vadettikleri ile yaptıkları arasındaki farkı, muhasebeyi yapıyordur diye tahmin ediyorum. Ama onda rağmen yüzde 51-52 almak ne demek efendim?
Yerel seçimlere işaret eden Ağıralioğlu, “Yerel seçimleri görmeliyiz. Ben önümüzdeki süreci 2002 seçimlerine benzetiyorum. Belediye seçimlerinden sonra bu rahatlıkla görülecektir. Sayın Cumhurbaşkanı daha önce hiçbir siyasinin tecrübe edemeyeceği kadar büyük bir güçle yönetme imkanı eline geçirdi. Muhalefetsiz iktidara rağmen bu karne siyaset yapabilme anlamında çok büyük bir engeldir AK Parti’ye. Sizin her şeyi yapmaya kudretiniz varken, bizden istediğiniz her şeyi de biz size vermişken siz bize vadettiklerinizi verememişsiniz. Dolayısıyla mazeretsiz bunun hesabını bize vereceğiniz bir seçime giriyorsunuz. 2002’de iktidara millet kahırlıydı. Muhalefete de bu kadar derimiz varken, umudumuza gelecek endişelerimize dokunamadılar diye kahırlıyım. 2002’de bu umutsuzluğumuzun üzerine geldiler.
Ağıralioğlu nasıl bir parti kuracak?
Ben önümüzdeki süreç için vatandaşın içinde şöyle bir süreç oluştuğunu görüyorum. ‘İktidarın her şeye rağmen arkasında durduk, her istediğini verdik. Bizi içine düştüğümüz bu zor günlerden kurtarsın diye itibar ettik ama bu kadar gücü kudreti varken bizi buradan kurtaramadı’ diye kızgınlık, muhalefete ise, ‘bu kadar dertlerimiz varken dermana kavuşamadık’ diye kırgınlık. Bu hissiyat siyasette şunu doğurur; ‘Biz önümüzdeki dönem ne yaparak ayağa kalkmalı, ne yapmayarak bugün içine düştüğümüz hatalardan kurtulmalıyız?’ konusunu muhasebe etme imkanımız olacak. Ben bu imkanı şöyle sunmak istiyorum; AK Parti’nin 21 yıllık iktidarına doğru muhasebe yaparak bakacağız. Burada yapılan hangi iyi şeylerin ya da yapılan hangi yanlışların devamı ya da tamamına millet için karar vereceğimiz bir istişare mekanizması çalıştıracağız. Biz kimlik kavgasının milletimize maliyetini anlatacağız.
“Siyasete bir yönetim merkezi teklif ediyorum”
Biz şöyle bir parti olacağız; Biz millet olarak milliyetçiyiz, millet olarak da dindarız. İnancımız olacak, inanç dayatmayacağız. Kimliğimiz olacak, kimlik dayatmayacağız. Fikrimiz olacak, fikir dayatmayacağız. Siyasi parti, mezhep meşrep taassubunun Türk milletinin kaliteli yönetiminde milletinizi uzaklaştıran bir takım hastalıklar taşıdığını göreceğiz. Mensubiyetin liyakati örselediğini, mensubiyet duygusunun önemsendiği anlarda memleketin kaliteli yönetimden koptuğunu fark edeceğiz. Ben de o yüzden siyasete bir yönetim merkezi teklif ediyorum. Türkiye’nin büyük sıçrama zamanları bu merkez olabildiğimiz zamanlara aittir. Devlet millet düşmanı olmamak kaydıyla, kendini bu memlekete ait hissetmek şartıyla herkes dahildir. Kökümüz var kök dayatmayacağız."
Ağıralioğlu’nun rakibi kim?
Ömer Şan’ın “Rakibiniz Cumhurbaşkanı Erdoğan mı?” sorusu üzerine Ağıralioğlu, “Ben Cumhurbaşkanına Allah’tan sağlık sıhhat dilerim. Sayın Cumhurbaşkanının siyasi maharetini anarken o rakibini kendisi seçiyor. Kabiliyeti ona bağlıdır. Ben siyasette bu kadar güçlü olabilmiş, kudret biriktirebilmiş, milletin de bu kadar teveccühünü almış bir insan karşısına rakip olarak yapmayı çok isterim. Benim siyaset pratiğim şöyledir; Siyaseti bekleyerek, kendisine düşecek payı bularak, rakiplerinin hastalanmasını ölmesini veyahut hata yapmasını bekleyerek bu tip zafiyetler kollayarak yapmayı sevmem. Ben Sayın Cumhurbaşkanını aslan gibi görüyorum. Aslan gibi görüyorsam karşısına da aslan gibi çıkmak isterim” yanıtını verdi.